Responsive Banner design

Obeziteyle Mücadelede Türk Bilim İnsanına Büyük Ödül

Beslenme ve sağlık konusundaki bilimsel çalışmaları değerlendiren Uluslararası Danone Enstitüsü’nün bu yılki büyük ödülüne dünyaca ünlü Türk bilim insanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil layık görüldü. 

Harvard Üniversitesi profesörü olan Dr. Hotamışlıgil, obezite, diyabet ve damar sertliğinin de içinde bulunduğu metabolik hastalıklar ve bağışıklık sistemi ilişkisi üzerine keşifleriyle 9. Danone Uluslararası Beslenme Ödülü'ne değer bulundu.

Beslenme biliminin Nobeli olarak nitelendirilen, bu yıl 9’uncusu gerçekleştirilen Danone Uluslararası Beslenme Ödülü, bağışıklık ve metabolik hastalıklar konusundaki değerli araştırmaları nedeniyle dünyaca ünlü Türk bilim insanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’e verildi. Bilim insanına ödülü, Uluslararası Danone Ensttüsü tarafından 29 Nisan’da ABD’de San Diego Kongre Merkezi’nde düzenlenen ödül töreninde verildi.
Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Fakültesi, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı ve James S. Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü olan Dr. Gökhan Hotamışlıgil, bağışıklık sistemi ve metabolizma arasındaki bağları inceleyen çalışmalarıyla bilim dünyasında yeni bir alana imza attı. “İmmunometabolism” adı verilen alandaki keşifleriyle Prof. Dr. Hotamışlıgil, obezite, diyabet ve ateroskleroz’un (damar sertliği) nedenlerine ışık tutuyor. Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in yakın zamandaki çalışmaları glükoz ve lipid metabolizmasını düzenleyen yolları ve bunların bağışıklık üzerindeki tepkilerini ele alıyor. Son çalışmaları ise besinlerin inflamatuar ve baskı yaratıcı moleküler hedefleri üzerinde odaklanıyor.

Uluslararası Danone Enstitüsü Başkanı Dr. Raanan Shamir, Prof.Dr. Hotamışlıgil gibi dünya çapında bilim insanlarını desteklemekten dolayı gurur duyduklarını söylerken: “Prof. Dr. Hotamışlıgil beslenme bilimi alanında önemli bir ilerlemeye öncülük ediyor. Değerli bilim insanının gerçekleştirdiği önemli çalışmalar, çağımızda insan sağlığını tehdit eden beslenme ve metabolik sorunların ardındaki moleküler mekanizmalar arasında bağ kuruyor ve yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine önemli katkılar sunuyor” diye konuştu.

Hotamışlıgil’in yaptığı keşifler, metabolik hastalıklar için umut ışığı oldu
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl, aşırı kilo ve obezite sonucunda tüm dünyada 2,8 milyondan fazla insan ölüyor. Obezite ayrıca kan basıncı, kolesterol, trigliseritler ve insülin direnci üzerinde olumsuz metabolik etkilere yol açıyor ve diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve diğer pek çok olumsuz sağlık sorunu riskini artırıyor. Prof. Dr. Hotamışlıgil’in keşifleri tüm dünyada metabolik hastalıklarda yenilikçi ve önleyici tedavi yöntemleri geliştirilmesinin yolunu açıyor.

Prof. Dr. Hotamışlıgil, Uluslararası Danone Enstitüsü Başkanı Dr. Raanan Shamir’den ödülünü alırken, bu ödülün kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi ve şöyle devam etti: “Bu ödül sayesinde metabolik hastalıkların vücudun bağışıklık sistemi üzerindeki tehlikeli etkilerine daha fazla ışık tutabilmeyi umuyorum. Araştırmalarımı genişletmeme imkan verecek bu önemli ödül ile yaygın kronik metabolizma hastalıkların önlenmesi çabalarına katkıda bulunabilmeyi umuyorum.”

Danone Uluslararası Beslenme Ödülü kimlere veriliyor?
Bilimin ve bilim insanlarının ilerlemelerine destek olmak amacıyla kurulan ve kâr amacı gütmeyen Uluslararası Danone Enstitüsü, Fransız "Fondation Recherche Medicale" desteği ile iki yılda bir beslenme ve sağlık ilişkisi üzerine bilimsel çalışmaları ödüllendiriyor.

Beslenme alanında mükemmeliyet ve ilerlemelerin takdir edilmesi amacıyla verilen Danone Uluslararası Beslenme Ödülü, insan beslenmesi ve sağlığı alanlarında uygulama potansiyeli bulunan yeni kavramlar ve araştırma alanlarında, beslenme biliminde önemli bir ilerlemeye öncülük eden araştırmacılara veriliyor.
Adaylar şeffaf, nesnel, bağımsız ve uluslararası bir seçim sürecinin ardından belirleniyor ve ödülün sahibi bilim dünyasına kazandırdığı yayınlardan ötürü 120.000 Euro ile ödüllendiriliyor.

Ev Hanımlarının İstenmeyen Misafiri!

Obezite, genel olarak dünyadaki gelişmiş toplumlarda erkeklerde, gelişmekte olan toplumlarda ise kadınlarda daha sık görülüyor. Türk kadınlarında obezite sıklığı yüzde 33 iken, erkeklerde bu oran yüzde 13 civarında. 

Bu farklılığa, eğitim, gelir düzeyi, sosyal durum, doğum sayısı, diyabet gibi faktörler etki ediyor, ancak özellikle ev hanımlarının çalışan hemcinslerine oranla kilo alma risklerinin daha fazla olduğu gözleniyor.
KadıköyŞifa Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Rabia Yurdagül, ev hanımlarının obeziteden nasıl korunabileceklerini anlatıyor ve sağlıklı beslenme önerileri sunuyor.

Ev Hanımları Neden Kilo Alır?

• Mutfakta geçirilen sürenin uzun olması ve bu esnada yapılan sık atıştırmalar,
• Her gün yapılan beş çaylarında tüketilen yüksek yağ ve şeker içeren kek, pasta, börek ve diğer hamur işleri,
• Kabul günlerinde hanımların sanki birbirleriyle yarışırcasına hazırladıkları çok çeşitli ve bol kalorili besinler,
• Gelişen teknoloji ile birlikte ev işlerinin büyük çoğunluğunun makineler aracılığı ile gerçekleştirilmesi,
• Fiziksel aktivitenin yetersizliği.

Yapılan bir araştırmada beslenme ve egzersiz bilinç düzeyinin yetersiz olması, fiziksel aktivite olanaklarının kısıtlı olması ve eğitim, sosyoekonomik durum gibi faktörlere bağlı olarak obezitenin ev hanımlarında yüzde 31 oranında görüldüğü saptanmıştır. Obezitenin daha çok görülmesi hipertansiyon, kan yağlarında artış, şeker hastalığında artış ve kalp hastalıklarında artış gibi problemleri de beraberinde getirdiği için toplum sağlığının korunmasında oldukça önemli bir yere sahip olan yeterli ve dengeli beslenme konusunda ev hanımlarının muhakkak bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Beslenme Önerileri

• Kabul günleri kilo almak için büyük etkendir. Böyle günlerde sanki kadınlar arasında bir rekabet oluşur ve bir yemek hazırlama yarışına girilir. Oysaki daha az kalorili ve daha lezzetli menüler hazırlamak mümkündür. Ağır hamur tatlıları yerine dondurma, az şekerli sütlü tatlılar ve meyve tatlılarını, pasta ve kızartmalar yerine az yağ ile hazırlanmış börek ve poğaçaları, taze meyve ve mayonezli ve bol yağlı salatalar yerine bol yeşillikli vitamin deposu salataları, taze meyveleri, şekerli ve asitli içecekler yerine ayran, taze sıkılmış meyve sularını ve bitki çaylarını tercih etmek hem alınan fazladan kalorileri azaltır hem de sağlığa olumlu katkı sağlar.

• Yemek yeme hızı çok önemlidir. Yemekleri yavaş yemek, iyi çiğnemek, küçük lokmalar halinde yemek hem sindirime yardımcı olup gaz ve hazımsızlığı önler hem de tokluğun daha kısa sürede oluşmasına yardım eder.

• Yemek hazırlama ve pişirme esnasında doğru yöntemlerin kullanılması alınacak gereksiz kalorileri önleyecektir. Örneğin etli yemeklere ekstra yağ ilavesine gerek yoktur, sebze ve zeytinyağlılara eklenen yağ miktarı azaltılıp, baharatlarla yemekler lezzetlendirilebilir. Et ve ürünlerinde yağsız olanlar, süt ve ürünlerinde ise yağsız veya yarım yağlı olanlar tercih edilebilir.

• Yemek servisinin uygun porsiyonlarla yapılması hem yiyecek israfını önler, hem de kalan yemekleri bitirme gayretiyle gereğinden fazla besin tüketimi ile fazladan alınan enerjiyi azaltır.

• Yapılan fiziksel aktivite miktarı artırılmalıdır. Haftanın en az 3 günü düzenli olarak 30- 45 süre ile dakika yürüyüş, yüzme gibi egzersizler yapılarak hem kilo verilmesi sağlanır hem de kilo alımları engellenir. Egzersiz fazladan enerji alımını kısıtlayacağı gibi, sağlığı geliştirmeye de yardımcıdır.

Ekmeksiz diyetler kilo verdirmez aldırır

“Ekmeği kes, kilo ver!” Bu söylem diyetle ilgili en yaygın şehir efsanelerinden biri… Üstelik bu efsane, temel besin maddesi ekmek olan Türk toplumunun sağlığını ciddi anlamda tehdit ediyor. 

Yapılan birçok araştırma düşük glisemik indeks ve yüksek protein diyeti uygulamasının kilo kaybının yanı sıra kardiyovasküler risk faktörlerini de artırdığını gösteriyor. Ambalajlı ve katkısız tam buğday ekmeğinin Türkiye’deki ilk üreticisi Doygun Ekmek’in sosyal medyada hayata geçirdiği Doygun’la Hayata Dair Projesi’nde Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, ekmeksiz diyet olmayacağına dikkat çekiyor. 

Ekmeğin popüler ve bir o kadar da yanlış diyetlerde iddia edildiği gibi kilo aldırmadığını aksine verdirdiğini söyleyen Elvan Odabaşı Kanar, doya doya ve sağlıkla zayıflamak için beslenme programında tam tahıllı ekmeklere yer verilmesinin şart olduğunu vurguladı ve ekmekle ilgili gerçekleri anlattı. Doygun Ekmek’in Facebook sayfasında Diyetisyen Kanar’ın #EkmeksizDiyetOlmaz hashtag’i ile yaptığı açıklamalar takip edilebiliyor, merak edilen sorular Kanar’a sorulabiliyor.

Ekmeksiz diyetlerin başlangıcındaki hızlı kilo kaybına kanmayın!
Ekmeksiz diyetlerle sağlıklı zayıflamanın hayal olduğunu söyleyen Doygun’la Hayata Dair Projesi’nin Uzmanı Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, “Düşük karbonhidratlı beslenmeye ve yüksek protein ile yağ alımına dayalı ekmeksiz diyetler başlangıçta hızlı kilo kaybı sağlıyor, ancak uzun süreçte iyi düzenlenmiş bir beslenme programı ile aynı kilo kaybı gözleniyor. Obeziteyle mücadele konusunda hizmet veren diyetisyenlerden oluşan DOM UK’nin Kilo Yönetiminde Düşük Karbonhidratlı Diyetler isimli araştırmasının da bu sonucu kanıtlar nitelikte olduğunu söyleyen Kanar, “Araştırmada bireylere bir yüksek bir de düşük karbonhidratlı diyet uygulanıyor. Düşük karbonhidratlı diyeti yapanlarda 3. ve 6. aylarda fazla ağırlık kaybı gözlemlenirken 12 ayın sonunda iki diyet tedavisi arasında farklı bir sonuç bulunmuyor. Farklı bir bilimsel çalışmada ise düşük karbonhidratlı diyetlerde 6. ayda ağırlık kaybının durduğu belirtiliyor.” dedi.

Ekmeksiz diyetler pek çok sağlık problemini beraberinde getiriyor
Ekmeksiz bir diyet bireylerde kalp damar rahatsızlıklarında, böbrek hastalıklarında, yeme ve davranış bozukluklarında, diyabet hastalığında, karaciğer hastalığında ve daha birçok sağlık probleminde artışa neden olabiliyor. Diyetisyen Kanar, vücudumuz için gerekli olan ekmekten vazgeçmeden zayıflamanın en sağlıklı yol olduğunu belirtti.

Karbonhidrattaki her 20 gram azalış kardiyovasküler hastalık riskini yüzde 5 artırıyor
Birçok çalışmada düşük glisemik indeks ve yüksek protein diyeti uygulamasının kilo kaybının yanı sıra kardiyovasküler risk faktörlerini de artırdığının saptanmış olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Kanar, tam tahıl tüketen bireylerde bazı hastalıkların riskinin önemli derecede azaldığını, kalp hastalıkları riskinin de yüzde 25 ila 36, tip2 diyabet riskinde yüzde 21 ila 27, GİS kanserleri riskinde yüzde 21 ila 43, obezite riskinde ise yüzde 47 oranında düşüş sağlandığını açıkladı. Kanar, karbonhidrattaki her 20 gram azalış ve proteindeki her 5 gram artışın kardiyovasküler hastalık riskini yüzde 5 artırdığını belirtti.

Ekmek kilo aldırmaz, verdirir!
Ekmeğin sağlığımız için olduğu kadar kilo vermek ve verdiğimiz kiloyu korumak için de şart olduğunu belirten Kanar, “İştah kontrolü sağlayan ekmek acıkma sıklığınızı dengeliyor. Tam tahıllı ekmekler yağ oranınızı düşürerek kilo kontrolüne yardımcı oluyor. Bu nedenle diyetinizde tam tahıllı ekmek tüketmek kalıcı kilo kaybı sağlıyor. Ekmek kan şekerinizi dengelediği için tokluk hissi sağlıyor ve tatlı ihtiyacınızı kontrol altına alıyor. Tam tahıl ekmeğinde yer alan B grubu vitaminler metabolizmada anahtar rol oynayarak metabolizma hızınızın yavaşlamasını engelliyor.” dedi.

Ekmekle ilgili şehir efsanelerine inanmamak gerektiğinin altını çizen Kanar, “Tam buğday, çok tahıllı, çavdar ekmekleri şişmanlatmaz aksine zayıflamaya yardımcı olur! Düzenli tam buğday, çok tahıllı, yulaf ve çavdar ekmekleri tüketimi karın çevresi yağlanmasını azaltır. Tam tahıllı, tam buğday ve çavdar ekmeklerinin glisemik indeksi düşük ve diyet lifi yüksek olduğundan zayıflama diyetlerinde mutlaka bulunmalı. Kalorisi düşük bir besin ve çok kısa sürede enerji metabolizmasına katılıp enerjiye çevriliyor.” açıklamasında bulundu.

Uzun süre tok kalmanın sırrı: Ekmek
Öğünlere 1 parça ekmeği çiğneyerek başlamanın daha kontrollü bir öğün geçirmenizi ve tokluk hissetmenizi sağlayacağını anlatan Kanar, karbonhidrat kaynağı bir besin olan ekmeğin çok daha kısa sürede beyne tokluk sinyalleri ilettiğini, tam tahıllı ekmek içeren diyetin lif oranı yüksek olduğu için acıkmayı geciktirerek uzun süre tokluk sağladığını ifade etti.
Stres ve kanser düşmanı, sindirim sistemi ve mide dostu ekmek
Ekmeğin sağlığa pek çok faydasının bulunduğuna değinen Diyetisyen Kanar, “Stresi önleyip depresyona karşı yatkınlığı azaltan ekmek, maya ve lif içeriği sayesinde sindirim sisteminizin düzenli çalışmasına katkıda bulunuyor. Ayrıca mide sağlığımız için koruyucu bir besin. Kan dolaşım bozukluğu ve yüksek tansiyon hastalıklarına karşı etkili olan ekmeğin kolon kanseri ve hemoroid hastalıklarına karşı koruyucu etkisi de var.” diye konuştu.

Ekmek kolesterol ve tiroid rahatsızlığı olanlar için de ideal!
Ekmeğin bitkisel kaynaklı olduğu için kolesterol içermediğini ve kandaki kolesterol düzeyinin kontrolüne yardımcı olduğunu söyleyen Kanar, tam tahıllı ekmeklerin B12 hariç tüm B grubu vitaminlerin temel kaynağı olduğu için tiroid rahatsızlığı olanlar için de en ideal besin olduğunu belirtti. Kanar, antioksidan içeriği yüksek olan ekmeğin ayrıca kandaki ürik asit miktarını kontrol altına almaya yardımcı oluğunu da sözlerine ekledi.

Türk toplumunun temel besini ekmekten vazgeçmeyin!
ABD Tarım Bakanlığı ve T.C. Sağlık Bakanlığı’na göre günlük enerji ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 55-60’ını karbonhidratlardan, yüzde 25-30’unu yağlardan, yüzde 10-12’unu ise proteinlerden almamız gerektiğini anlatan Diyetisyen Kanar, “Türkiye genelinde gıda tüketimine baktığımızda tahıl tüketimi birinci sırada yer alıyor ve günlük enerjinin ortalama yüzde 50’si ekmek ile tahıl ürünlerinden sağlanıyor. Ekmek, vücudumuzun ekonomik yoldan enerji gereksinimini karşılıyor. Beslenmemizde bu kadar önemli bir yer tutan bir besin maddesini hayatımızdan çıkarmak kesinlikle doğru bir yaklaşım değil. Ayrıca ekmek sadece toplumumuzda değil antik dönemlerde de her öğünde tüketilerek tokluk sağlamış ve mutluluğu arttırmış bir besin maddesi.” diye konuştu.

Ekmek seçiminizi tahıllı ekmeklerden yana kullanın
Kanar, ekmeğin tüm bu faydalarından yararlanmak için tam buğday, çavdar, çok tahıllı ya da yulaflı ekmeklerin tercih edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Doygun Ekmek’in Facebook sayfasında #EkmeksizDiyetOlmaz hashtag’i ile ekmekle ilgili açıklamalarının devam edeceğini belirten Kanar, “Dileyenler yine bu hashtag’i kullanarak Doygun Ekmek Facebook sayfasından bana soru sorabilir. Dilerim tüm diyetlerde ekmek yer alır ve Türk halkı sağlıkla zayıflar.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kilo Vermek İçin Püf Noktaları

Kilonuz genel sağlığınızı ve formunuzu etkileyen en önemli faktör. Beden kütle endeksi (BMI) 30’dan büyük olanlarda, kalp hastalığı, diyabet, polikistik over sendromu, kısırlık, depresyon ve bazı mide hastalıkları riski daha yüksek. Kilo sorununa bağlı fiziksel ve duygusal yükleri atarak, yaşamdan daha çok zevk almak elinizde.

Anadolu Sağlık Merkezi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Özay Tiryakioğlu, fazla kilonun sağlığa etkisi ve kilo vermek isteyenlerin bilinçli hareket edebilmeleri için önemli noktalara dikkat çekti.

Bunları Biliyor musunuz?

- Kilo verme programına başlarken en doğru yol kime danışmaktır?
BMI’niz 30’dan yüksek ise doktorunuz size daha az yemek yiyerek yardımcı olabilecek ve uzun dönemde beslenme davranışınızı değiştirebilecek bir seçenek önerebilir.

-Çok sıkı ve şok diyetler sağlığınıza zarar verebilir mi?
Haftada yaklaşık 0.5 kg vermek sağlıklı bir kilo verme hızıdır.

- Kalp damar hastalığı sadece erkeklerin sorunu mudur?
Yüksek bir BMI ile kendinizi kalp hastalığı riskiyle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Kadınlar için ayrıca polikistik over sendromu ve kısırlık gibi özel hastalıklar da fazla kilo ile bağlantılı olabilir.

- Aşırı egzersiz sağlığa zarar verir mi?
Günde 10 dakika yürümek gibi hafif bir egzersizle başlamalı, bu süreyi önce 20 ve ardından 30 dakikaya çıkarmalısınız.

- Başarılı kilo kaybı beslenme ve egzersizle ilgili davranışları değiştirmekle mi ilgidir?
Doktorunuz mevcut sağlık sorunlarınızı bilmektedir ve diyet, egzersiz ve sağlıklı bir kilo verme programını sürdürmede size yardımcı olacak başka seçenekler önerebilir.

Kilo Vermek İçin yapmanız Gerekenler

- Kilo verme hedeflerinizin ne olduğunu düşünmek için zaman ayırın
Diyet yapan birçok kişinin başarısız olmasının bir nedeni bu kişilerin az miktarda veya düşük kalorili yemek yedikten sonra tatmin olmamalarıdır. Kilo vermeyi kaç kez denediğinizin bir listesini yapın ve niçin bunu başaramadığınızı düşünün. Bu çalışma, doktorunuzun size uygun bir kilo verme planı seçmesine yardımcı olacaktır.

- Doktorunuzu görmeden önceki hafta bir beslenme günlüğü tutun
Bu normalde yediğiniz yemek miktarı ve tipi hakkında bir fikir verecek ve doktorunuzun size daha sağlıklı seçenekler ve daha az yemek yiyerek tok hissetmeniz için yollar önermesine yardımcı olacaktır.

- Geçen hafta yaptığınız egzersiz hakkında düşünün
Egzersiz yalnızca alışveriş için yürümek veya çocuklarınızla oynamak da olabilir. Önemli olan kendinizi nasıl hissettiğiniz birkaç dakika topla oynadıktan sonra nefes nefese kalıyor musunuz? Doktorunuz aktivitenizi mevcut yaşam tarzınıza uygun bir şekilde güvenli bir yolda nasıl artırabileceğinizi size söyleyecektir.

- Kilo verme programınız hakkında doktorunuzu görmek için randevu alın
Doktorunuza boğaz ağrısı gibi başka bir nedenle gittiğinizde bu konuyu konuşmayın! Kilo vererek sağlığınızda iyileşme sağlamaya karar vermek önemli bir karardır ve doktorunuz seçenekleri sizinle tartışmak isteyecektir.

Doktorunuza Sormanız Gereken 10 Soru

Daha sağlıklı olmak yolunda ilk adım kilo vermeye karar vermektir! Kilonuz da sağlığınızın bir parçasıdır ve izlenmesi gerekir. Bu noktada, kilo verme planını tartışırken doktorunuza sorabileceğiniz bazı önemli sorular ise şöyle:

- Kilom sağlığımı etkiliyor mu?
Doktorunuz sağlığınızı etkileyebilecek kalp hastalığı, diyabet veya depresyon belirtilerinin sizde olup, olmadığını söyleyecektir ve bunlar kilo vererek, düzelebilir.

- Beden kütle endeksi nedir?
Beden kütle indeksiniz (BMI) ağırlığınızın sağlıklı sınırlı içinde olup, olmadığının bir göstergesidir. Doktorunuz BMI’nin sağlığınız açısından en anlama geldiğini size açıklayacaktır.

- Ne kadar kilo vermeliyim?
Doktorunuz planının güvenli ve sağlıklı olmasını sağlamak için gerçekçi kilo verme hedefleri belirlemenizde size yardımcı olacaktır.

- Ne kadar sürecek?
Kilo vermek zaman alır ve ne kadar yavaş kilo verirseniz verdiğiniz kiloda sabit kalma olasılığınız o kadar yüksektir. Doktorunuz gerçekçi ve sağlıklı hedefler belirlemenizde yardımcı olacaktır.

- Nasıl daha sağlıklı beslenebilirim?
Beslenme günlüğünüz doktorunuzun mevcut diyetinizi değiştirmek için önerilerde bulunmasına yardımcı olacaktır.

- Daha az yesem bile nasıl kendimi tok hissedebilirim?
Doktorunuz daha az yemek yiyerek kendinizi tok hissetmenize yardımcı olacak seçenekler önerecektir.

- Nasıl daha fazla egzersiz yapabilirim?
Egzersiz günlüğü, doktorunuzun sağlık düzeyine göre aktivite düzeyinizi güvenli ve kolay bir biçimde artırmanın yollarını size önermesine yardımcı olacaktır.

- Motivasyonumu nasıl sürdürebilirim?
Doktorunuz ilerleme kaydetmediğinizi hissettiğiniz zamanlar olacağını size anlatacaktır ve plana uymanız için size tavsiye ve destek verecektir.

- Diyetimden saparsam ne yapmalıyım?
Bu başarısız olduğunuz ve diyetinizi bırakmanız anlamına gelmez. Doktorunuz size, diyete geri dönebilmeniz için önerilerde bulunacaktır.

- Randevularımın sıklığı ne olmalı?
Programınız ilerlemenizi ve genel sağlık durumunuzu kontrol etmek için düzenli doktor ziyaretleri içerecektir. Size uymanız gereken bir randevu programı verilecektir.

Atkins diyetinde yağ tüketimi sınırsız

Doktor Robert Atkins tarafından ilk olarak 1972’de geliştirilen Atkins diyeti temelde karbonhidrat tüketimini kısıtlayan ve yüksek yağ ve protein içeren bir diyettir. Diyetisten İdil D. İmamoğlu, 4 aşamalı bu diyetin nasıl yapıldığını anlattı.

Dr. Atkins’in beslenme programı Amerikan Diyetisyen Birliği’nin “yüksek karbonhidrat, az protein ve az yağ” yaklaşımının tersine %55-56 yağ, %20 karbonhidrat veya % 25 proteinden oluşmaktadır. Dr Atkins‘in tezi yüksek yağ tüketiminin vücutta yağ üretimini engelleyeceği yönünde. Ancak yüksek yağ tüketimi aynı zamanda kişinin kolaylıkla kilo almasına da neden olacaktır.

Atkins diyetinin sıklıkla tercih edilmesinin sebebi kısa sürede hızlı kilo kaybı vaadetmesidir. Ayrıca kolay uygulanabilir olması ve kişilerin tüketmekten keyif aldıkları yiyeceklere bol bol yer vermesi de diğer sebeplerdendir. Yasaklarının net olması da uygulanabilirliğini artırmaktadır. Proteinler ve yağlar mideyi geç terk eden yiyeceklerdir. Bu nedenle Atkins diyeti kişilerin ortalama 4 saat gibi uzun bir süre tok kalmalarını sağlar.

Atkins diyeti 4 aşamalıdır

İlk aşama hızlı kilo kaybı vadeden ve iki hafta kadar süren bir aşamadır. Bu aşamada sınırsız yağ ve protein tüketimine izin verilir ancak karbonhidrat alımı günlük 15 ila 20 grama kadar kısıtlanır.

Diyetin ikinci aşaması kilo kaybının devam etmesi içindir. Günlük 15 ila 40 gram karbonhidrata izin verilir. Kişinin kilosu ile istenilen kilo arasındaki fark 5 kiloya düştüğünde “ön-idame” aşamasına geçilir. Bu üçüncü aşamada karbonhidrat alımı kilo alana kadar her hafta 10 gr olmak üzere kademeli olarak artırılır. Ardından karbonhidrat miktarı yeniden eski seviyesine düşürülür.

İstenilen kiloya ulaşıldığında “idame” aşaması başlar. Bu aşamada “ön-idame” aşamasındaki karbonhidrat alımı seviyesi sürdürülürse hedeflenen kilonun korunması daha olasıdır. Atkins’e göre önemli olan 1,5 ila 2,5 kilo arasında kilo alımı gerçekleştiğinde hemen karbonhidrat alımında düzeltmeler yapmaktır.

Görüldüğü gibi Atkins diyetinde karbonhidrat yönünden düşük tüketim süreklilik arz eder. Oysa sağlıklı bir beslenme düzeninde günlük belli bir düzeyde karbonhidrat tüketimine gereksinim vardır. Bu nedenle de bu denli kısıtlı bir karbonhidrat rejiminden sonra genellikle çok hızlı ve yağlanarak kilo artışı olmaktadır. Ayrıca diyabet gelişim riskinde de artış olmaktadır.

Sağlığa zararı var mı?

Atkins diyeti veya ona benzer diğer protein ve yağ ağırlıklı diyet yaklaşımları ayrıca başka bir takım sağlık sorunlarına da zemin hazırlamaktadır. Öncelikle beynimizin temel enerji kaynağı karbonhidratlardır. Uzun süre karbonhidratlardan fakir bir beslenme düzeninin benimsenmesi zihinsel bulanıklık, dikkat eksikliği, unutkanlık, öfke kontrolü ve uyku sorunlarına yol açabilir. Ağız ve diş sağlığı olumsuz yönde etkilenir ve ağız kokusu gelişebilir. Kas yorgunluğu ve yüzde çökmeler oluşabilir. Kemik erimesi riskinde artışa ve kabızlık sorunlarına neden olabilir.

2003 yılında bir hekim grubu, yüksek proteinli diyetlerin böbrek fonksiyonları azalmış olan kişilerde kalıcı böbrek kaybına neden olabileceği konusunda uyarıda bulunmuştur. Ayrıca bu gibi diyetlerin kanser ve osteoporoz riskini artırabildiği de belirtilmiştir. Bu nedenlerle Atkins diyeti kesinlikle bir uzmana danışılmadan uygulanmamalıdır. Özellikle kalp-damar hastalıkları ve tansiyon sorunları olanlar, gut hastaları, karaciğer yağlanması olanlar, sindirim sistemi hastalıkları olanlar, insulin kullanan diyabetliler, çocuklar ve hamileler böylesi bir beslenme rejimini uygulamamalıdırlar.

Her Yaşın Diyeti Ayrı!

Kadınlar hayatları boyunca kilo mücadelesi vermek zorunda kalıyor. Çok az kadın bu savaştan uzak yaşıyor! "4 yapraklı yaş yoncası diyeti" ile her yaşta sağlıklı beslenin!

Her yaşın ayrı bir güzelliği var denildiği gibi, aslında her yaşın da ayrı beslenme kuralları, uzak durulması gereken yeme davranışları bulunuyor. Kadınların yaşamlarındaki 4 ayrı yaş dönemleri, 4 yapraklı bir yonca gibi birbirinden hem ayrılıyor, hem de yaşlarına özel beslenme önerilerini hayatları boyunca uygulamaları sayesinde bir bütünlük de oluşturuyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Turanlı Vardarer, kadınlara bu 4 yaş grubuna özel beslenme önerileriyle, sağlıklı kiloda kalmanın yollarını anlatıyor.

30’larda...

Bu yaşlar gençlikten yetişkinliğe geçişin ilk dönemi olmanın yanı sıra, genellikle kadınların doğurganlık çağı olması nedeniyle de önem taşıyor. Bu dönemde vücut gelişimleri tamamlanmış olan kadınların, sağlığı ve gençliği korumaya çalışılması gerekiyor. Bu nedenle özellikle kalsiyum, folik asit ve C vitamininin yeterli düzeyde alınması, adet kanaması sonucu kansızlık oluşabileceği için demir içeriği yüksek gıdaların tüketilmesine dikkat edilmesi lazım.

Öneriler:
• Her gün 2 bardak süt içmek veya yoğurt yemek, yeşil yapraklı sebzeleri ve meyveleri bol tüketmek kalsiyum ve folik asit ihtiyaçlarını karşılıyor.
• Haftada 4-5 defa kırmızı et yemek demir açısından gereklidir, yanında da taze meyve ve sebze tüketilmesi C vitamini sağlayacağı ve demir emilimine katkısı olacağı için gereklidir.
• Her gün bol miktarda sebze ve meyve tüketmek posa ve antioksidan alımını sağlamasından dolayı önem taşıyor.
• Alkol ve fast food tarzı yiyeceklerin fazla tüketilmemesi, bol su içmeye dikkat edilmesi gerekiyor.
• İlerleyen yıllara kilolu girmemek için fazla kalorili beslenmeden kaçınılmalı, eğer kilo fazlalığı varsa çok kısıtlı ve yanlış diyetler yaparak kilo verilmeme. Bu tür uygulamalar gelecekte metabolizmanızın bozulmasına ve belki de daha fazla kilo alımına yol açabiliyor.
• İskelet ve kas yapılarını korumak, kilo kontrolü için haftada en az üç gün düzenli spor yapmaya dikkat etmek, kardiyo egzersizlerine ağırlık vermek gerekiyor.

40’larda...

Bu yaş grubu kadınların metabolik enerji harcamaları düşmeye başladığı için kilo almaya yatkınlık söz konusu oluyor. Vücudun enerji ihtiyacı daha az olduğu için yiyecek tüketiminin de ona göre ayarlanması gerekiyor. Bağışıklık sisteminin güçlü olması, yeterli miktarda B grubu vitaminin tüketilmesi, ileri yaşlara daha sağlam bir vücutla girebilmek için önem taşıyor. Eğer bu yaş dönemine fazla kilolu girilmişse hızlı olmamak kaydıyla kilo verilmesinde yarar var.

Öneriler:
• Fazla kalori almamak için yiyeceklerin daha az yağlı olmasına ve şekerli gıdaların tüketilmemesine veya az tüketilmesine dikkat edilmeli.
• Bol miktarda sebze ve meyve tüketilmeli, kurubaklagil ve tahıl yemeye özen gösterilmeli.
• Vitamin ve mineral katkılı şekersiz kahvaltılık müsliler tüketilebilir.
• Yaşlanmaya karşı savaşmak için omega 3 alımı ve antioksidant tüketimi önemli. Bu nedenle haftada 2 defa balık tüketmek, ceviz ve badem gibi yağlı tohumlara ağırlık vermek gereklidir.
• Kemik sağlığını korumak için kalsiyum ve D vitamini alımına dikkat edilmeli, her gün süt, yoğurt, az yağlı peynir, koyu yeşil yapraklı sebzeler tüketilmeli.
• Haftada 3 gün çok düzenli egzersiz yapmaya devam edilmeli.
• Fazla enerji bulunan içeceklerden de uzak durulmalı, bol su içilmeli, günde 1-2 fincan yeşil çay içilmeli.

50’lerde...

Bu yaş grubu kadınların önemli bir çoğunluğu menopoza girmiş olduklarından dolayı, bazı hastalıklara yakalanma riskleri de artmış oluyor. Bu dönemde beslenme düzeninin bağışıklık sisteminin güçlü tutulmasının yanı sıra, yıpranmaya başlayan kemiklerin korunmasına uygun beslenme önerilerinin hayata geçirilmesinde fayda var.

Öneriler:
• Az yağlı ve bol posalı beslenmeye dikkat edilmeli, bol sebze tüketilmeli.
• Az yağlı süt, yoğurt ve peynir yenilmesi önemli.
• Vücudun protein ihtiyacının et ve tavuk dışında kurubaklagillerden sağlanması, kolesterol alımını da azaltacağından bu şekilde beslenmeye dikkat edilmesinde fayda var.
• Yemeklerde zeytinyağı kullanıp, katı yağlardan uzak durulmalı.
• İyice yavaşlayan metabolizma hızı nedeniyle kilo alımından korunmak için kızartılmış yiyeceklerin ve hamur işi gıdaların yenilmemesi gerekli.
• Haftada 4-5 defa 30 dakikalık yürüyüş yapılmasında yarar var.

60’larda...

Kadınlar 60’lı yaşlarına girdikleri zaman, vücudun kalsiyum, D vitamini, B grubu vitaminler, E vitamini ihtiyaçları da artıyor. Bu dönemde, sağlıklı ve zinde bir yaşlılık geçirmek için yeterli protein ve enerji miktarının karşılanması önem taşıyor.

Öneriler:
• Vücudun enerji ihtiyacı azalmış olduğu için yenilen yiyecek miktarları fazla olmamalı.
• Her gün fazla yağlı olmayan süt-yoğurt, peynir grubundan tüketilmelisinde fayda var.
• Vücudun D vitamini ihtiyacını karşılamak için 15 dakikalık güneşlenmesi gerekiyor.
• Protein kaynağı olarak haftada 2 defa kırmızı et,1-2 defa balık,1-2 defa tavuk veya hindi ve 1-2 defa kurubaklagillerin tüketilmesine özen gösterilmesi önemli.
• Koyu yeşil yapraklı sebzelerin, taze veya kuru meyvelerin mutlaka beslenmede yer almalı.
• Yemeklerde zeytinyağı kullanılmaya özen göstermek, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerden tüketmek, fazla ve zararlı yağ tüketimini de önleyeceğinden çok yararlı.
• Çok fazla kahve, şekerli içecekler tüketilmemeli bol su içilmeli.
• Her gün esneme hareketleri ve kısa yürüyüşler yapılmasına özen gösterilmeli.

İdeal Zayıflama İçin...

Günümüzde hareketsiz ve yoğun yaşantı içerisinde, insanların vücutlarında birçok rahatsızlıklar meydana geliyor. Bu rahatsızlıkların başında gelen şişmanlık, hem fizyolojik hem de sosyolojik açıdan insanları etkiliyor.

Şişmanlığın insan vücudunda oluşturduğu bu olumsuz etkilerden kurtulmak için birçok yöntem uygulanıyor. Bu yöntemlerin içinde, vücuttaki şişmanlığın giderilmesi açısından yanlış ve zararlı uygulamalar insanları başarıya ulaştıramayacağı için de etkisiz oluyor. Şişmanlığın giderilmesi için uygulanacak yöntemler kilo vermeye yönelik olmamalı, vücutta yağ kitlesini azaltıp kas kitlesini artıracak yöntemler olmalıdır.

Yağ yakmak amacıyla uygulanan yanlış yöntemler

Sauna
Vücuttaki su kaybını sağlayan yöntemlerdendir. Vücut suyunu azalttıkça, yağ yakmak daha zor olacaktır. Diüretik ilaç ve çaylar: Diüretik maddeler veya çaylar, vücutta yağ yakmamızı sağlamaz; sadece vücut suyunun idrar yoluyla vücudun dışına atılmasını sağlar.

Aç kalmak
Gerekli gıda maddelerini almadan uygulayacağınız yöntemler, vücudunuzdaki kas kütlesinin azalmasına sebep olurken, yağ kitlesinde bir değişim görülmeyecektir. Kaslar vücudunuzda yağ yakan fabrikalar olduğuna göre, yağ yakmak için kas kitlemizi kaybetmemiz gerekmektedir.

Masaj
Dolaşım sistemini ve kaslardaki gerilmeleri rahatlatmak için uygulanan manipulasyonlar, vücudumuzdaki yağı yakmayacağı gibi, vücut yağını bir yerden bir yere de taşımaz.

Karbonhidratsız beslenme
Karbonhidrat insanların mutluluk kaynağı olmasının yanında, vücut için önemli bir besin maddesidir. Karbonhidratlar vücudumuzda su tuttuğu için, şişman insanlar yememektedir. Önemli olan kilo kaybı değil yağ kaybı olduğuna göre, karbonhidratsız vücudun yağ yakmayacağı bilinmelidir.

Yüksek tempolu egzersizler
Yüksek tempolu egzersizlerle vücudumuzda daha fazla karbonhidrat, daha az yağ yakılacağı unutulmamalıdır.

Ağırlık çalışmaları
Ağırlık çalışmaları yağ yakmamızı sağlamaz, ama kas kitlesini reaksiyona geçireceği için yağ yakmada destekleyici bir faktör oluşturacaktır.

Kısa süreli diyetler
Kısa süreli diyetlerle vücudumuzda yağ yakamadığımız gibi, diyeti bıraktığımızda vücudumuzdaki yağ artışı hızlanacaktır. Kısacası tüm bu yöntemlerle vücudumuzda biriken istenmeyen yağlardan kurtulmamız mümkün değildir. Vücudumuzun sağlıklı olarak yağ yakabilmesi için egzersizin ve doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve hayat boyu devamı gereklidir.

Yeme İsteğinize Engel Olabilirsiniz

Yeme isteğini ortadan kaldırma davranışı

· Televizyonda yiyeceklerle ilgili olan program ve reklamları seyretmemeye çalışınız.
· Evde enerjisi yüksek (tatlı, kuruyemiş gibi) yiyecekler bulundurmayınız.
· Yiyecekleri göremeyeceğiniz şekilde dolaplarda tutunuz.
· Diyetinize uygun olmayan besinleri buzdolabının arka tarafında bulundurunuz.
· Belirli bir yerde oturarak yemek yiyiniz. Örneğin mutfak dışında yemek yemeyiniz.
· Yemek biter bitmez masayı terk ediniz.
· Kalan yemeğinizi uygun şekilde paketleyerek başka bir zamanda kullanmak üzere saklayınız.
· Canınız sıkıldığında bir şeyler atıştırmak yerine başka aktivitelerle meşgul olunuz.
· Aralarda canınız bir şey yemek istediğinde 10 - 15 dakika bekleyiniz. Bu sırada yeme isteğiniz ortadan kalkabilir.
· Buzdolabınıza kilolu veya zayıf iken çektirdiğiniz bir fotoğrafınızı yapıştırınız.
· Uzun zamandır giyemediğiniz bir kıyafeti dolabınızın içine değil, dışına asınız.

Yemeyi geciktirme ve yenenlerin miktarını azaltma davranışı

· Yeme isteği duyduğunuzda 2 bardak su içiniz.
· Canınız yemek istediğinde kendinizi ince olarak hayal ediniz.
· Daha az miktarda yemek yapınız.
· Yemek tarifinde bir ölçü yağ koyun deniyorsa, siz yarım ölçü koyunuz.
· Yemek için küçük, yağsız salata için büyük tabak kullanınız.
· Masaya yemeği servis tabağı veya kasesi ile getirmeyiniz.
· Servis yapılan kaşık ve kepçenin küçük boy olmasına dikkat ediniz.
· Aile bireyleri ile yiyorsanız önce onların yemeğini koyunuz, kendinize az bırakınız.
· Yemeğe başlamadan önce yavaş yavaş elliye kadar sayınız.
· Yemeğinize konsantre olunuz ve keyfini çıkarınız.
· Yavaş yiyiniz, lokmaları küçültünüz ve çok iyi çiğneyiniz.
· Yemek yerken başka şeylerle (okuma, TV seyretme gibi) uğraşmayınız.
· Her lokmadan sonra çatalı, kaşığı tabağa bırakınız.
· Yediğinizi bir porsiyon ile sınırlayınız.
· Yemeği birkaç dakika bırakarak yanınızdakilerle konuşunuz.
· Yemek süresini uzatınız. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur.
· Yemeğin yağlı kısmını tabakta bırakınız.
· Tatlıya başlamadan önce bekleyiniz ve gerçekten aç olup olmadığınıza karar veriniz.
· Tam olarak doyduğunuzda değil, açlığınız geçtiği zaman yemeği bırakınız.
· Annenizin sözlerini unutunuz, tabağınızdakileri bitirmek zorunda değilsiniz.
· Ayrıca yemek öncesinde, yemek esnasında ve yemek sonrasında birer bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Yediklerinizi harcama ve öğün geçiştirmede uzlaşma

· Yememeniz gereken herhangi bir yiyeceği çok istiyorsanız yiyiniz, fakat o yiyecekle aldığınız kaloriyi yürüme veya bir başka aktivite ile harcayınız.
· Özel bir olay nedeni ile (parti, davet gibi durumlarda) diyet dışındaki yiyeceklerden azar azar yiyiniz, fakat onu izleyen öğünü sadece sebze salatası ile geçiştiriniz.
· Öğün aralarında yeme isteği duyduğunuzda su içerek bir süre bekleyiniz. Açlık duygunuz geçmiyorsa enerjisi düşük sebze - meyve yiyiniz.

****Ve son olarak; Beslenme ve DiyetUzmanımız Turgay Köse'nin bu önerilerini yazdırıp gözünüzün önünden ayırmamanız önemle tavsiye edilir. Kolay gelsin.

Kişiliğinize Göre Beslenin!

Bu güne kadar yapılan birçok bilimsel araştırmanın sonucuna göre; kişilerin genel karakteristik özelliklerine göre çeşitli kişilik tipleri oluşturulmuş durumda. Aslında kişinin beslenmesi, diyete uyumu ve zayıflama konusundaki fikirleri de bu kişilik özelliklerine göre farklılık gösteriyor. Peki kişilik tiplerine göre sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirme ve diyete uyum nasıl farklılık gösterebilir?

Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber'in verdiği bilgilere göre, en çok yapılan kişilik sınıflandırması A ve B tipi kişiliktir.

A Tipi ve B Tipi Kişilikler

A tipi kişilik; genelde hırslı, sabırsız özellikler sergilemek ile birlikte başarıyı sayı ile ölçümleme özelliğine sahiptirler. Rekabetçi ve kendilerini sürekli baskı altında hisseden kişilerdir. Bu tip kişilik özellikleri sergileyen kişilerin zayıflama ve diyet yolculuğunda karşılaşabilecekleri engeller ise şunlardır:

- Hırslı ve sabırsız olduklarından ötürü hızlı kilo verme telaşı yaşayabilir, buna bağlı olarak olumsuz sağlık sonucu doğurabilecek yanlış diyetler uygulayabilirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı kilo kaybını haftalık 0.5-1 kg arasında tanımladığı unutulmamalıdır.

- Rekabeti sevdiklerinden ötürü, arkadaş grubu veya aile fertleri ile diyet yapmaları uygun olmayabilir. Başarısız oldukları haftalarda rekabetçi özelliklerinden ötürü motivasyonlarını yitirebilirler.

- Başarıyı sayıyla ölçtüklerinden ötürü, kilo vermeleri yavaşladığında sıkılabilir ve pes edebilirler. Bu nedenle gerçekçi ve ulaşılabilir kilo kayıp hedefleri belirlemeleri gerekir.

B tipi kişilik; sakin, sabırlı ve rekabetçi yapıda olmayan özelliklere sahiptir. Telaşlı değillerdir ve kendilerini baskı altında hissetmezler. Bu kişilik özellikleri sebebi ile; kilo vermelerinin yavaşladığı dönemlerde çözüm üretmeye yönelik hareket edebilir, zayıflamanın bir süreç olduğunu kabul ederek, A tipi kişilik özelliklerine sahip kişilere göre uzun zamanda daha büyük başarılar elde edebilirler.

Popüler Optimistler ve Mükemmelliyetçi Melankolikler

Littauer ve Littauer’in 1998’de yaptıkları sınıflandırmaya göre, kişilik tipleri şöyleydir:

Popüler optimistler: Genelde göz önünde bulunan, bulundukları ortamda dikkat çeken, genelde yüksek sesle konuşan ve beden dilini iyi kullanan kişilerdir. Sohbeti çok severler. Bu tip kişilik özelliklerine sahip kişilerin, zayıflama yolculuğunda veya diyet yaparken en çok zorlanacakları alan, sosyal çevreleri ile yemeğe çıktıkları zamanlar olabilir. Genelde dışarıda olmayı sevdiklerinden, diyetlerini dış çevrede yenen yemeklere adapte etmekte güçlük çekebilirler. Bu nedenle popüler optimistler diyet yaparken, mutlaka sosyal yaşamlarını bu sürece adapte etmeye çalışmalıdır. Gidecekleri restoranın menüsünü önceden inceleme, alkollü içecek tüketilecek organizasyonların bir süre için sayısını azaltma veya kaçamak yapılan günlere göre düzenli egzersiz yapmaya başlamak gibi çözümler üretmeleri uygun olacaktır.

Mükemmelliyetçi melankolikler: Tertipli, düzenli, her şeyin mükemmel olmasını isteyen, zarif ve kusursuz olmaya çalışan kişilerdir. Diyet sürecinde ya hep ya hiç gibi bir yaklaşım izleyebileceklerinden ötürü diyet uygularken yapabilecekleri en ufak bir hata veya diyetten sapma durumu, uyguladıkları programın tamamını bırakmalarına sebep olarak zayıflama sürecini sekteye uğratabilir. Mükemmelliyetçi melankolikler, diyet sürecinin içinde oluşabilecek kaçamaklara veya bozulmalara karşı motivasyonlarını yüksek tutmalı, ve kaçamaklar ile moral bozmak yerine kaldıkları yerden diyet süreçlerine devam etmeyi öğrenmelidirler.

İçe Dönük müsünüz, Dışa Dönük mü?

Başka bir sınıflandırma da; içe dönüklük ve dışa dönüklük olarak tanımlanır.
İçe dönük kişilerin kilo verme sürecinde iç motivasyonlarını sürekli yüksek tutmaları gerekir. Amaç, basamaklara ayrılmalıdır ve her basamak çıkıldığında kişi kendisine ödül vermelidir.

Dışa dönük kişilerde ise dış motivasyon daha çok önem taşır. Bu kişiler, kilo vermeye başladıktan sonra en çok motivasyonlarını yitirdikleri zaman, çevresindeki kişilerin “çok güzel olmuşsun” “bu kadar yeter, daha kilo verme” gibi tepkileridir. Bu tepkiler, dışa dönük kişide her şeyin yoluna girdiği düşüncesini oluşturur ve bu da nihai amaca ulaşılmasını engelleyebilir. Bu nedenle dışa dönük kişilerin, gerekirse yakın çevrelerini olumlu veya olumsuz yorumlarda bulunmamaları konusunda uyarmaları gerekebilir.

Kiloya göre su ihtiyacı

Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr.Yasemin Bradley kilo ile su ihtiyacının doğru orantılı olarak arttığını belirtiyor.

Tüketilen su miktarının, bedenimiz üzerinde hayati bir etkisi olduğunu açıklayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr.Yasemin Bradley kilo ile su ihtiyacının doğru orantılı olarak arttığını belirtiyor. Kilolu kişilerin özellikle doğal mineralli ve pH’ı yüksek olan suları tercih etmeleri gerektiğini de sözlerine ekleyen Dr. Bradley konu ile ilgili şunları söylüyor: “Bir kişinin günde nekadar su içmesi gerektiğini şu 3 faktöre göre belirleyebiliriz: Kilo, fiziksel aktivite ve iklim. Bedenimiz öyle bir sistemde çalışır ki alınan kilolarla beraber su ihtiyacında da gözle görülür bir artış olur. Mesela kilolu insanlar normal kilolu insanlara göre daha çok terler. Kilo arttıkça su gereksinimi de artar.”

Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir

Bradley, “Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir. Tüketilen besinler beden sağlığınızda ne kadar etkili ise tükettiğiniz su da o derece etkilidir. Protein açısından zengin beslenenlerde ürik asit miktarı artar. Ürük asitin fazlası vücuda zararlıdır. Doğal mineralli ve pH’ı yüksek olan su içmek bu zararlı maddelerin vücudumuzdan atılmasını sağlar. Eğer yeteri kadar karbonhidrat almıyorsanız vücudunuz yağ hücrelerini parçalar ve keton denen toksik maddeler oluşturur. Bu maddeleri vücuttan uzaklaştırmanın da tek yolu su içmektir" diyor.

Suyun kalitesi de önemli

Tüketilen su miktarı kadar tüketilen suyun kalitesi ve özellikleride önemlidir. Bradley içilen sular arasında en etkili ve sağlıklı olan suyun doğal mineralli sular olduğunu belirtiyor. "Bu sular mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan ve her türlü kirlenme riskine karşı korunmuş yeraltı sularıdır. Doğal mineralli ve yüksek pH'lı sular sadece su ihyicamızı karşılamakla kalmaz, kaybettiğimiz mineralleride yerine koymamızı sağlar. Aynı zamanda bu sular, içerdikleri minerallerin bağırsaklarda kolayca emilmesini sağlayarak özellikle kilolu insanların kaybettiği günlük mineral gereksiniminin karşılanmasına da katkıda bulunur. Mineral yönünden zengin sular sağlığımız için değerli sulardır. Fakat her su aynı özelliği taşımayabilir. Unutulmamalıdır ki her su doğal mineralli su değildir. Mineralli su alırken özellikle şişenin üzerindeki etikete dikkat edilmelidir.“ diyor.

Göbek yağları için 10 karın egzersizi

Bölgesel yağlanmalardan biride göbek kısımının yağlanmasıdır, bu sebeple sizler için göbek eritme hareketleri listesi çıkardık. Aşağıdaki hareketleri düzenli şekilde yaparsanız göbek eritme konusunda ne kadar faydalı olduklarını göreceksiniz.

Göbek yağlarından bir an önce kurtulmak istiyorsanız egzersiz konusunda bilinçlenmelisiniz. Vücudumuzda dört ana karın kası grubu vardır. Bunlar üst karın ve alt karın kaslarımız ve çapraz karın kaslarıdır. Kısa mekikler yapmak üst karnı aktif olarak çalıştırır yani yattığımız yerden doğrulmaya çalışmak.

Her iki bacağımızı yerden 15-20 santim kaldırıp indirmeye çalışmak havada bisiklet pedalı çevirir gibi hareketler yapmak ise alt karnı çalıştırır. Yattığımız yerden çapraz doğrulmaya çalışmak da çapraz karın kaslarını çalıştırır.

Hem zayıflayıp hem formda kalmak için yalnızca diyet yetmez. Karın bölgesinde biriken inatçı yağlar ise özel egzersiz gerektirir. Kaslı ve düz bir karın için ideal 10 hareket.

Göbek eritme hareketleri 1. Hedef ön karın kasları
Sırtüstü uzanın. Bel çukurunuzun altında üzüm olduğunu hayal edip bu çukuru korumaya çalışın. Bacaklarınızı table tab denilen fotoğraftaki konuma getirin. Ellerinizle başınızı destekleyin ve önce göğüs kafesinizi havayla doldurup bu havayı nefesinizle boşaltırken, yalnızca karnınıza odaklanarak bacaklarınıza doğru kalkın. Bunu 15 kez tekrarlayın.

Göbek eritme hareketleri 2. Spastik bacak
Yine bel çukurunu koruyarak sırtüstü yatın. Ayak tabanlarınızı birleştirip fotoğraftaki spastik pozisyonu alın. Derin nefes alın, nefesinizi verirken ellerinizle ayaklarınıza doğru uzanmaya çalışın. Bu hareketi 15 kez tekrarlayın. . .

Göbek eritme hareketleri 3. Uzan yakala
Pozisyonunuzu bozmadan bacaklarınızı vücudunuza dik konumda havaya kaldırın. Bel çukuruna dikkat! Ellerinizle, yalnızca karın kaslarınızdan güç alarak ayak bileklerinizi tutmaya çalışın. Karın kaslarınızın gerildiğini hissedin. Bu hareketi 15 kez tekrarlayın.

Göbek eritme hareketleri 4. Karın stebi
Yine bel çukurunu muhafaza ederek sırtüstü uzanın. Ellerinizle poponuza güç verin. İki bacağınızı birlikte yere paralel olacak biçimde kaldırın. Önce derin bir nefes alın ve bu sırada bir bacağınızı göğsünüze yaklaştırın, nefes verirken bu bacağınızla havayı tekmeleyip diğer bacağınızı göğsünüze çekin. Yürüyormuş gibi hareketi 15 kez tekrarlayın.

Göbek yakma hareketleri 5. Çift bacak hareketi
Pozisyonunuzu bozmadan bacaklarınızı vücudunuza dik olacak biçimde kaldırın. Derin nefes alın, verirken bacaklarınızı gergin biçimde yavaş yavaş yere doğru indirin. Ancak yere değdirmeden nefes alın ve verirken yine kaldırın. Bu hareketi yaparken tüm gücünüzle karın kaslarına odaklanın. Bu hareketi de 15 kez tekrarlayın.

Göbek eritme hareketleri 6. Yerde dans
Yan karın kaslarını çalıştıran bu harekette, fotoğraftaki pozisyonu alın. Üstteki bacağın ters tarafındaki dirseğinizi yukarıdaki bacağın diz kapağına değdirmeye çalışın. Bu hareketi iki tarafınızla 15 kez tekrarlayın. Belinizi incitmemeniz için mutlaka bel çukurunuzu bozmamaya ve karın kaslarına odaklanmaya çalışın. .

Göbek eritme hareketleri 7. Karın balesi
Yan olarak yatıp yere bakan kolunuzla fotoğraftaki gibi destek alıp vücudunuzun üst tarafını kaldırın. Dışta kalan bacağınızı gergin bir biçimde yukarıya kaldırırken aynı taraftaki elinizle bileğinizi tutmaya çalışın. Karın yan kaslarınızın gerildiğini hissedin. Bu harekette karnınızın içe çekili ve gergin olmasına özen gösterin. Aynı hareketi bu kez diğer tarafınıza uzanarak yapın. Her bir tarafınızla 15 kez tekrarlayın.

Göbek eritme hareketleri 8. Sarkaç
Ellerinizle arkadan destek alıp vücudunuzun üst kısmını fotoğraftaki pozisyona getirin. Bacaklarınızı dizlerinizden bükülü olarak kaldırın. Birbirine bitişik halde, önce sağa sonra sola doğru sarkaç hareketi yapın. Bu sırada yan karın kaslarınızın gerildiğini hissedin. Hareketi 15 kez tekrarlayın. .

Göbek eritme hareketleri 9. Yukarı şınav
Uzanın. Bacaklarınızı fotoğraftaki pozisyona getirin. Karnınızdan güç alarak bedeninizi yükseltin. Kollarınızı gergin biçimde uzatıp ellerinizle bacak bileklerinizi tutmaya çalışın. Bu hareketi de 15 kez tekrarlayın. .

Göbek eritme hareketleri 10. Gerinme
Yan yatın. Üstteki bacağınızı belinizin üstü hareket etmeden ileriye doğru gerin. Vücudunuzun üst kısmını ise ters tarafa döndürmeye çalışın. Bu sırada ellerinizle başınızı destekleyip kollarınızı fotoğraftaki pozisyona getirin. Aynı hareketi farklı iki tarafınıza yatarak 10 kez tekrarlayın.

Pek çok kişi yazın hala istediği formda olamamaktan şikayetçi. Bazı kişiler biraz zayıfladıysa bile istediği yerlerden (göbek, bel, basen incelememekten yakınıyor. Normal diyet programlarında kişiler zayıflasa bile çoğu kişide daha çok yüz bölgesi inceliyor. Ama aşırı yağlı bölgelerde pek incelme olmuyor.
Sizlere 3 haftada özellikle göbek ve bel bölgesinden incelmeyide sağlayacak özel bir program vereceğim. Ancak öncelikle şu noktayı vurgulayayım. Sadece diyetle bölgesel zayıflama tam olmaz. Beraberinde özel egzersiz ve bazı özel bitkisel mönüler gerekir.

Bu programı üç hafta uygulayın, 21′inci günün sonunda müthiş incelmeyi hayretle göreceksiniz.

Masabaşı Çalışanlara Zayıflama İpuçları

Beslenme ve Diyet Uzmanı Turgay Köse, masa başında çalışnaların hareketsizlik nedeniyle daha hızlı kilo aldıklarını ve zayıflayamadıklarını söyledi. Köse, kilolarından şikayet eden, çoğu masa başında çalışanların sadece diyet yaparak kilolardan kurtulma ihtimalinin sadece % 10 olduğuna dikkat çekti.

Spor ile takviye edin
Turgay Köse, "Diyet kilo vermek için tek başına asla yeterli değildir. Bu işi spor ile takviye etmeniz gerekir. Bu durumda başarı şansınız (%89 gibi) oldukça yüksek bir hale gelir. 35 - 60 dakikalık tempolu yürüme, hafif tempoda koşma, bisiklete binme, yüzme, jimnastik veya aerobik tarzı egzersizler kişiyi hedefe ulaştıracaktır. Son yapılan bilimsel çalışmalar kilo alımının sadece diyete bağlı olmadığını, hatta yetersiz fiziksel aktivitenin de bunda sanılandan daha fazla paya sahip olduğunu göstermektedir. Yağ dokusunda önemli bir kayıp için egzersiz programının en az 2 ay sürdürülmesi gerekmektedir" dedi.

Yaşam tarzınızda değişiklikler yapın
Turgay Köse, kilo vermek isteyenlerin yaşam tarzınızda birtakım değişiklikler yapabileceklerini belirterek, şu önerilerde bulundu;

* 3 km’den kısa mesafelerde taşıt kullanmayınız.
* Spor ayakkabılarınız kapının önünde hazır bulunsun.
* Yürüyen merdiven, asansör ve yürüyen bantlardan uzak durunuz.
* Bir yere giderken taşıt kullanıyorsanız 2-3 durak önce ininiz ve geri kalan kısmı yürüyünüz. * Kendi arabanız varsa otoparkın en uzak köşesine park ediniz.
* Ev işlerini kendiniz yapmaya çalışınız, temizlikçi tutmayınız.
* Çocuklarla oynarken daha aktif olunuz.
* Hafta sonu için aktif planlar yapınız (treaking, kır gezintileri...).

Abur cubur acıktırır
Beslenme ve Diyet Uzmanı Turgay Köse, "İşin diyet kısmına gelince; aç kaldığınızda, öğün atladığınızda veya kendimizce diyet yaptığımızda metabolizmamız durumu “kıtlık” olarak algılar ve tüketilen besinleri az da olsa “ileriki açlık sürecinde enerji olarak kullanırım” düşüncesiyle yağ olarak depolar. Kaybettiğiniz de su ve kastan ibarettir. Dolayısıyla metabolizmanızın yavaşlaması için davetiye çıkarmış olursunuz. Önerilen sık sık, azar azar beslenilmesidir. Açlık oluşmadan bu durumu baskılarsanız, yani 2.5 – 3 saatte bir 3 ana, 3 ara öğün şeklinde beslenirseniz vücut durumu “açlık, kıtlık” olarak algılamaz ve yediklerinizi yağ olarak depolamaz. 

Beyine vermek istediğimiz mesaj şu: Sen aç değilsin, bu yediklerin sana yeter, fazla bir enerji kısıtlaması yok. Yediklerini yağ olarak depolama... Ayrıca günlük sıvı, özellikle su tüketiminizi mutlaka arttırınız efendim. İleride böbrek rahatsızlığı yaşamak istemezsiniz herhalde. Bunun yanı sıra yağlı ve şekerli yiyeceklerden, kızartma ve kavurma işlemlerinden uzak durmak, öte yandan posalı (lifli) besinleri arttırmak gerekmektedir. 

Katı yağların yerine
Bu konuda soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveleri kabuklarıyla birlikte yemeniz, kepekli olan tahıllara öncelik vermeniz (kepekli makarna, pirinç, erişte ve un, bulgur, kepek-çavdar ve yulaf ekmeği), kurubaklagil tüketiminizi arttırmanız faydalı olacaktır. Süt-yoğurt ve peynirin yarım yağlı / yağsız (light) olanlarını tercih ediniz. Katı yağların yerine aşırıya kaçmadan sıvı yağları tercih ediniz. Abur-cubur diye tabir edilen, kan şekerinde ani bir dalgalanmaya yol açan besinlerden olabildiğince uzak durunuz. Kısa sürede sizi tekrar acıktırır. Bu kısır döngü kilo aldırabilir. Uzun vadede, yavaş kilo vermeyi hedef olarak belirlemelisiniz" diye belirtti.

Hızlı Yağ Yakımı İçin Tüyolar

Egzersiz yaparken mutlaka beslenmenize de dikkat etmelisiniz. Bu cümleyi sık sık duyuyorsunuzdur. Peki ama nasıl beslenmelisiniz? Aç karnına egzersiz yaparsanız gerçekten daha fazla mı kalori yakarsanız? Egzersiz öncesi ve sonrası ne yerseniz daha hızlı kilo verebilirsiniz? 

Sports International diyetisyeni Çiler Aslanalp bu sorulara yanıt verirken, egzersiz ile birlikte beslenmede C vitamini alanların daha fazla yağ yaktığını, çam fıstığının tokluğu artırdığını ve hindi etinin metabolizmayı hızlandırdığını söylüyor. İşte Aslanalp’in yağ yakımında etkili birbirinden özel beslenme tüyoları:

Düzenli egzersizi, yeterli ve dengeli beslenmeyi, yağ yakımını biraz daha kolaylaştıran besinleri yaşam tarzınız yapmanızda fayda vardır. Egzersiz öncesi ve sonrası beslenmeye dikkat ederek hızlı bir şekilde form tutmak, kas kütlenizi artırmak ve yağ kaybetmek mümkün.

Egzersizle Birlikte C Vitamini Hızlı Yağ Yakıyor

• Yapılan araştırmalar egzersiz öncesi yeteri kadar C vitamini alanların daha fazla yağ yakabildiklerini göstermektedir. Çünkü C vitamini vücutta karnitin sentezinde rol oynamaktadır. Kanda C vitamini seviyesi düşüklüğünün özellikle bel çevresinde toplanan yağ miktarını arttırdığı konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Tek seferde 500 mg’dan fazla almamak koşuluyla gün içerisinde bölünmüş olarak en fazla 1000 mg C vitamini alınabilir. Domates, portakal, greyfurt, kivi, karpuz, çilek, yeşilbiber iyi C vitamini kaynaklarındandır.

• Somon balığı, ceviz, fındık, semizotu, keten tohumu gibi omega 3 kaynağı besinler yağ depolanmasında etkili olan leptin seviyesini düşürmektedir. Ayrıca kuruyemişlerdeki arginin kas gelişiminde ve yağ miktarının düşürülmesinde yardımcı, kasın vitamin ve mineral ile beslenip gelişimine katkı sağlar. Her gün tüketilen 10-15 adet fındık, badem, ceviz, haftada en az 2 kez tüketilen balık, ayrıca salata, çorba veya yoğurdunuza katabileceğiniz 1-2 tatlı kaşığı kadar keten tohumu yağ kaybınıza destek olacaktır.

• Yeşil çay içerisindeki kateşin adlı antioksidan madde sayesinde, metabolizmayı hızlandırmakta ve yağ kaybına katkıda bulunmaktadır. Günde 1-2 fincan yeşil çayı limon dilimleri eşliğinde içmeye çalışın.
*Çam fıstığı içinde bulunan özel bir tür tekli doymamış yağ asidi olan pinoleik asit sayesinde tokluk hormonu ghrelin seviyesi artar, yağ yakımına destek sağlanır, açlık hissi yatışır. Kahvaltıda müslinizin içine hafif tepeleme bir yemek kaşığı çam fıstığı katın.

• Acı kırmızıbiber içeriğindeki kapsaisin ile metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını destekler.

• Zencefil ve sarımsak metabolizmayı hızlandırır, sindirime yardımcıdır. Sarımsaktaki allisin yağ kaybında etkilidir.

• Baklagiller (kuru fasulye, nohut, barbunya, mercimek gibi) ve tam tahıllar yüksek protein ve lif içeriği ile yağ yakımını destekler.

• Düşük yağlı süt ve ürünleri, yağ kaybında etkili olan kalsiyumdan ve CLA (konjuge linoleik asit) yönünden zengindir. Yetersiz kalsiyum alanlarda yağ depolanmasında etkili olan kalsiterol hormon düzeyi yüksektir. Ayrıca içerdikleri D vitamini ile de kilo korumada etkindir.

• Hindi eti içerdiği lösin aminosidi ile kas kütlesinin korunmasına, metabolizmanın hızlanmasına yardımcıdır. Yağ kaybında etkilidir.

• Salatanıza arada bir yağ yerine avokado ekleyin.

Spor Yaparken Nasıl Beslenmeli?

Egzersiz Öncesinde Beslenme

Egzersiz öncesi gerek duyulan enerji mutlaka karşılanmalıdır. Uzun süreli açlıktan sonra düşük kan şekeri ile spora başlamak, egzersiz sırasında performansı olumsuz yönde etkiler ve kan şekeri seviyesini daha da düşürür. Bu nedenle egzersiz öncesinde güç ve enerjinizi korumada yardımcı olan protein ve karbonhidratlar tercih edilmelidir. Ancak miktarları nasıl olacak derseniz, vücudunuza yüksek karbonhidrat ve orta düzeyde protein sağlamanız gerektiğini söyleyelim. Karbonhidratlardan posa içeriği yüksek, vitamin ve minerallerce zengin olan türler seçmelisiniz ki kan şekeriniz yavaş bir şekilde yükselsin. Tabi bu arada yeterli sıvı almayı da unutmamalısınız.
Egzersiz öncesinde sadece bir ara öğün alabilecekseniz sindirimi zor olmayan ve miktarı abartılmayan sağlıklı atıştırmalıklar 30-60 dakika içerisinde tüketilebilir. Miktarı iyi ayarlanmayan öğünler ile çok aç veya çok tok spora başlandığında performans da olumsuz yönde etkilenir.
Egzersiz öncesi bir ana öğün yiyecekseniz egzersizden 2 saat önce tüketimler sonlandırılmalıdır. Bu süre sindirimin tamamlanması için gereklidir. Çünkü sindirim sırasında kan, sindirimin gerçekleştiği yerlere toplanmakta ve egzersiz sırasında size gerekli olan yeteri kadar kan akımını kaslara doğru aktaramamaktadır.

Egzersizden 2- 4 Saat Önce Tüketilebilecek Besinler

Kahvaltı İçin Örnek Menüler

• Esmer ekmek ve az yağlı peynir ile hazırlanmış tost (yağsız) + portakal suyu
• Az yağlı süt ile hazırlanmış kahvaltılık gevrek ve meyve
• Peynirli omlet (yağsız), tam tahıllı ekmek, söğüş sebzeler ve yeşillikler (limonlu)

Öğle veya Akşam Öğünü Olarak Örnek Menüler

• Tavuk/tonbalığı/peynir, domates-salatalık-marul ile hazırlanmış sandviç, ayran
• Kıymalı/peynirli/ton balıklı makarna, bol yeşillikli salata
• Izgara tavuk/biftek, kepekli pirinç pilavı, buharda pişirilmiş sebze (gaz yapıcı olanlar –brokoli, brüksel lahanası gibi- hariç), az yağlı yoğurt

Egzersizden 30–60 dakika Önce Ara Öğün İçin Örnek Besinler

• Taze mevsim meyveleri + probiyotik yoğurt
• Kuru meyveler + fındık/badem/ceviz
• Taze sıkılmış meyve suları veya şekersiz limonata + kepekli grisini
• Az yağlı meyveli yoğurt veya süt
• Pirinç patlağı ve müsli içeren barlar
• Az yağlı kek + az yağlı süt

Egzersiz Sonrasında Beslenme

Egzersiz sonrası fazla yemek eğilimini engellemek için kaslarda harcanan glikoz yerine konmalıdır. Bu nedenle egzersiz sonrası yarım saat içinde kompleks karbonhidrat, yağsız ama kaliteli protein ve potasyum içeren öğünler tüketilebilir.

Egzersiz Sonrası Örnek Menüler

• Tavuklu veya peynirli sandviç + ayran
• Izgara köfte/biftek + kepekli makarna + az yağlı yoğurt
• Sütlü kahvaltı gevreği + badem veya fındık veya ceviz + muz
• Tavuk haşlama + az yağlı kepekli pirinç pilavı
• Ton balıklı salata + tam tahıllı ekmek
• Zamanınız olmadığında ise yemeğe kadar, protein barlar, kefir veya süt yanında bir porsiyon mevsim meyvesinden yararlanabilirsiniz.

Obezite Hastalarının Metabolizması Daha Hızlı

Günlük hayatımızda sık sık duymaya başladığımız ‘metabolizma hızı’ kavramı, beslenme koşullarımız, günlük stresimiz, genetik koşullar, var olan hastalıklarımızla birleşince sağlığımızın olumsuz etkilenmesine, daha zor kilo vermemize neden oluyor. Kilo veremeyişimizi de zaman zaman metabolizma hızımızın düşüklüğüyle açıklamaya çalışıyoruz. Oysa, gerekçe doğru değil!

International Hospital Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ender Arıkan, obezite sorunu bulunan kişilerin sanıldığının aksine metabolizma hızlarının normal kişilerinkine eşit hatta daha fazla olduğunu belirterek, “Ancak kilo vermeye çalıştıklarında harcanan bu enerji ve dolayısıyla metabolizma hızları azalıyor” diyor.

Metabolizmanın işleyişi hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Ender Arıkan, metabolizmanın vücutta meydana gelen hücresel faaliyetlerin bir bütünü olduğunu belirterek şu bilgileri verdi:

“Bu faaliyetler, yıkım süreçlerinin yer aldığı katabolizma ve yapım süreçlerinin yer aldığı anabolizma olmak üzere birbirinin zıttı olan hücresel fonksiyonlardan oluşuyor. En küçük besin ögelerinin vücudun yapı taşlarına dönüşmesi anabolizma olarak isimlendirilirken, vücudun yapı taşlarının yıkılmasına, parçalanmasına ise katabolizma deniliyor. Metabolizma ise bu iki zıt sürecin cebirsel toplamıdır. Her iki faaliyet için de enerjiye ihtiyaç vardır. Günlük metabolizma faaliyetleri için harcanan enerji miktarı üç ana kategoride ortaya çıkıyor. Günlük enerji tüketiminin yüzde 80’i bazal metabolizma esnasında, yani tam istirahat halindeyken gerçekleşiyor. Yüzde 15’lik kısmı fiziksel aktiviteyle, yüzde 5’i ise sindirim faaliyetleri esnasında harcanıyor.”

Sağlıklı Metabolizma Dengeyle Mümkün

Sağlıklı bir metabolizmanın, anabolik ve katabolik reaksiyonların tam bir dengede olmasıyla mümkün olabildiğini ifade eden Doç. Dr. Ender Arıkan, şunları söylüyor:

“Kilo değişiklikleri ise alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengeye bağlıdır. Kilolu ve obez kişilerinin metabolizma faaliyetleri esnasında harcanan enerji sanılanın aksine normal kişilerin enerji harcamalarından daha az değil, eşit veya hatta daha fazladır. Kilo verme çabaları halinde ise harcanan bu enerjide azalma meydana gelir. Kilolu ve obez kişilerde metabolizma faaliyetleri esnasında harcanan enerjinin düşük olduğu inancı nedeniyle, bu kişilerin günlük enerji tüketiminin artırılması yönünde ilaç tedavileri ya da diğer tedaviler uygulanıyor. Bazal metabolizma hızının kaçınılmaz olarak yavaşladığı durumlarda, bazal metabolizmayı artırmak yerine fiziksel aktiviteyi artıran sportif faaliyetlerinin düzenlenmesi daha doğrudur”.
Etkin bir fiziksel aktivitenin kişinin yaşına ve kilosuna göre değiştiğini söyleyen Doç. Dr. Arıkan sözlerine şöyle devam ediyor: “Obez kişilerde ulaşılması gereken maksimal kalp hızı (220-yaş) x 60/100 formülü ile hesaplanıyor. Normal kilolu kişilerde ise bu rakamın yüzde 80’i maksimal ulaşılması gereken kalp hızıdır. Fiziksel aktivitenin yanı sıra diyetisyenler tarafından mutlaka beslenme eğitimi almaları gerekiyor”

Tiroid İlaçları Hekim Kontrolünde Alınmalı

Tiroid hormonlarının enerji süreçlerinde düzenleyici rolünün uzun yıllardır bilindiğini ve 1880’li yıllarda hekimler tarafından obez kişilerin tedavisinde tiroid hormonlarının kullanıldığını belirten Doç. Dr. Ender Arıkan, “Ancak ciddi yan etkilerinin ortaya çıkması, ölümlere yol açması nedeni ile bu tarihlerden itibaren tiroid hormonlarının kullanılması tıbbi olarak yasaklanmıştır” diyor.

Tiroid bezi yetersiz çalışan hastaların tedavisiyle ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Ender Arıkan, bazı önemli noktaların altını şöyle çiziyor:

• Hipotiroidi (tiroid bezinin yetersiz çalışması) hastalarının kilolu olması gerektiğine dair inanç, kilolu kişilerde gerekli gereksiz tiroid testlerinin yapılmasına yol açmaktadır. Halbuki hipotiroidisi olan bir çok hastanın normal kiloda olduğu görülür.

• Aslında kilolu kişilerde gerekli beslenme düzeninin sağlanması ve fiziksel aktivitenin artırılmasına rağmen kilo kaybı sağlanamıyorsa hipotiroidinin araştırılması gerekiyor. Eğer kişide hipotiroidi sorunu saptandıysa, tiroid hormonlarının tedavide kullanılması tartışılmaz olarak doğrudur.

• Son zamanlarda obez kişilerde insülün direncini kırmaya yönelik ilaç kullanımı yaygınlaşmaktadır. Ancak bu ilaçların kullanımından önce mutlaka insülin direncinin varlığı araştırılmalıdır. Eğer insülin direnci yoksa bu ilaçların kullanımının pek anlamı yoktur.

• Yaşlanmak, menapoza girmek, alınan besin miktarlarının azaltılması gibi nedenlerle metabolizma hızı da azalıyor. Doğal olarak enerji tüketiminin azaldığı durumlarda fiziksel aktivitenin artırılması, hipotiroidi ve anemi gibi hastalık hallerinde ise mevcut hastalığın tedavisinin yapılması gereklidir.

Obezite adet düzensizliğini tetikliyor

Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 25’ini, kadınlarda ise yüzde 30'unu yağ dokusunun oluşturması, obezite ile ifade ediliyor.Türkiye’de erkeklerin yüzde 21’ini kadınların ise yüzde 42’sini tehdit eden obezite, kısırlık nedenleri arasında yer alıyor. 

EuroFertil Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, “Obezite adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep oluyor. Dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşmasını engelliyor. Şişmanlık, erkeklerde de sperm kalitesini düşürüyor” dedi.

Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı ‘Obezite ile Mücadele Eylem Planı’ batılı ülkelerin sorunu olarak bilinen aşırı şişmanlık hastalığının Türkiye’de de ciddi boyutlara ulaştığını bir kere daha gözler önüne serdi. Türkiye’de erkeklerin yüzde 21’ini kadınların ise yüzde 42’sini tehdit eden obezitenin getirdiği hastalıklardan biri de erkek ve kadın kısırlığı. EuroFertil Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, çocuk sahibi olamayan çiftlerde incelenen noktalardan birinin kilo problemi olduğunu söyleyerek, “Obezite adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep oluyor. Dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşmasını engelliyor” dedi.

Gebe kalmak için ideal vücut endeksi
Fazla sayıdaki yağ hücresinin östrojen dengesini bozduğunu, yüksek miktardaki östrojenin ise yumurtlamayı engellediğini ifade eden Dr. Özörnek, şu bilgileri verdi: “Yüksek vücut kütle indeksi lokal endokrin ve metabolik bozukluk yaparak küçük yani olgunlaşma problemi olan yumurta gelişimesine sebep olur. Artan kilo ile gelişen hiperandrojenizm (vücutta testosteron gibi erkeklik hormonlarının artması) ve yumurtlama bozukluğu doğal gebelik şansını düşürür. Gebe kalmak için en ideal vücut kütle endeksi 21 - 29 dur. Yapılan çalışmalarla obez kadınların yüzde 5 oranında kilo kaybetmesiyle adet düzensizliği vakaların yüzde 60’ında bu problemin ortadan kalktığı ve adetlerin tekrar düzene girdiği belirlenmiştir.”

Obezite, tüp bebek tedavisinde başarıyı azaltıyor
Araştırmalar, fazla kilolu ve obez kadınların hamile kalma oranlarının, normal kilodaki kadınlara nazaran daha düşük olduğunu da gösteriyor. Ayrıca oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanması riski, kilolu ve obez kadınlarda daha yüksek.

Dr. Hakan Özörnek
Dr. Hakan Özörnek, obez kişilerde tüp bebek tedavisi sırasında daha yüksek dozda ilaca gereksinim duyulduğunu ifade ederek, “Tedavi süresi uzar, gelişen yumurta sayısı azdır ve tedavinin yarıda kalma ihtimali yüksektir. Tüm bunların yanında obezite, gebelik komplikasyonlarını arttırır, kısaca sağlıklı canlı doğum oranını azaltır” dedi.

Şişmanlık erkekleri de tehdit ediyor
Dr. Özörnek, şişmanlığın erkekleri de etkilediğine dikkat çekti. Yapılan çalışmaların şişman erkeklerin sperm kalitelerinin düştüğünü belirten Dr. Özörnek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Normalde erkeklerde yağ dokusundan ostrojen hormonu az miktarda salgılanmaktadır. Obez erkeklerde yağ dokusunda testesteronun östrojene dönüşmesi artar ve dolayısıyla testesteron azalır ve buna bağlı olarak da sperm kalitesi düşer. Fazla kilosu olan erkeklerde hormon düzensizlikleri ideal kiloya sahip olanlara göre daha yüksektir.”

Pilates yaparken dikkat

Pilates yaparken dikkatTelevizyon aracılığıyla yapılan pilates egzersizlerin yaratabileceği sakıncalar konusunda uzmanlardan uyarı geldi.


Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Baltacı, televizyonlarda yayımlanan programlarda gösterilen pilates egzersizlerinin herkesin vücut yapısına uygun olmayabileceğini belirterek, “Herkes aynı egzersizi uygulamamalıdır. Bu tür egzersizler kişiye özel olmalıdır” dedi.

Nefes kontrolünü ve vücudun farkındalığını öğreten, kassal ve zihinsel gevşemeyi bir arada sağlayan pilatesin, kassal kuvvet, esneklik ve dayanıklılığı geliştirmek için önerilen bir egzersiz biçimi olduğunu anlatan Baltacı, bu egzersizde gövde kaslarının bir korse gibi kullanıldığını, bu korse etkisi sürdürülürken kol ve bacak hareketleri ile egzersizin zorlaştırıldığını belirtti.

Pilates egzersizlerini uygulayanların hareketin zor olan bölümlerinde nefes vererek, kolay olan kısımlarında da nefes alarak, kasılmalar arasında gevşemeyi sağlayıp aynı zamanda dinlenebildiklerini ifade eden Baltacı, bu nefes kontrolünün, aktiviteyle gelişen nefessizlik hissini ve enerji 
tüketimini azalttığını söyledi.

Baltacı, hareketler sırasındaki solunum kontrolüyle, gövde kontrolünün daha rahat 
sağlanabildiğine işaret etti. Bu tür egzersizlerin akıl ve vücut birlikteliğini sağladığını belirten Baltacı, “Kişi bu sırada günlük yaşamdaki herhangi bir sıkıntısına odaklanmaktan uzaktır. Çünkü bütün enerjisini hareketin düzgün yapılması için kullanır. Böylece kişinin aklı vücudunun bilinçli idarecisi durumunu alır” diye konuştu.

Nefes alıp vermenin yaşamın birinci aktivitesi olduğunu, pilates egzersizini uygulayan kişinin doğru nefes tekniği ve solunumuna odaklanmayı öğrendiğini vurgulayan Baltacı, “Hareketin zor yerleri nefes verilen, nispeten kolay olan yerleri ise nefes alınan bölümleri oluşturur. Böylece kişi doğal olarak her hareketin içinde gün içinde yakalamakta güçlük çektiği gevşeme etkisini sağlamış olur” dedi.

Pilates egzersizlerinde kasların kısalarak kasılmasının yanında, uzayarak kasılmasının da bir düzen dahilinde gerçekleştiğini anlatan Baltacı, “Egzersizler yerçekiminin etkisi ile değil, kontrollü olarak yavaşça sonlandırılır. Bu sayede yaralanmalar en aza indirilir. Çünkü kassal yaralanmaların yüzde 90'lık bölümü kasın uzayarak kasılamama probleminden kaynaklanır” ifadesini kullandı.

Son yıllarda pilates egzersizlerinin bu kadar yaygın olmasının akıl-vücut bütünleştirme özelliğinden kaynaklandığını bildiren Baltacı, ancak bu egzersizlerin bilinçsiz şekilde yapılmamasının önemine işaret etti.

Pilatesin bir moda gibi algılanıp, yanlış egzersizler uygulanması halinde sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydeden Baltacı, şunlara dikkati çekti:


“Televizyonlarda bilinçsizce verilen pilates egzersizleri herkesin vücut yapısına uygun olmayabilir. Özellikle kadınlar televizyonda ünlü kişilerin verdiği dersleri uygulamaya çalışıyor. Ama toplumda farklı yaş ve vücut yapısına sahip milyonlarca kişi var. Bu kişilerde osteoporozdan tutun da kansere kadar farklı hastalıklar bulunabilir. Herkes aynı egzersizi uygulamamalıdır. Bu tür egzersizler kişiye özel olmalıdır. Televizyondan izlenerek bilinçsizce yapılan bu egzersizler nedeniyle son zamanlarda bel ya da bacak ağrısı şikayetiyle başvuran hasta 
sayımız arttı.”

Blogger tarafından desteklenmektedir.