Responsive Banner design

Tek seansta yağ hücrelerini yok edin!

Tek seansta yağ hücrelerini yok eden Ultra Ice Lipo teknolojisi Türkiye’ye geldi. Kilolarınızdan kurtulmanın yolu artık yağları önce ısıtıp sonra eksi 10 dereceye düşüren vücudu şaşırtan tedavi yönteminden geçiyor.

Tek seansta göbek eriten, incelten ve de yağ hücrelerini ameliyatsız olarak yok eden bu yöntem Avrupa ve Amerika’da film öncesi Hollywood yıldızlarına uygulanıyor. Oyuncuların elbiselere bir an önce girmesi için avantaj sağlıyor.

Fazla kilolarınızdan kurtulmanın yolu artık yağları önce ısıtıp sonra eksi 10 dereceye düşüren vücudu şaşırtan tedavi yönteminden geçiyor. Göbek, basen, bacak içi, sırt bel çevresi bölgesine uygulanan bu yöntem yağ hücrelerinin önce ısıtılıp sonra eksi 10 dereceye kadar getirilerek vücut tarafından bloke edilmesini sağlıyor. Vücut, işlem sırasında dondurulan yağları yok sayarak dolaşım sistemi ile atıyor.

1 Saatte Zayıflayın
Diyet yapılarak ya da sporla verilemeyen yerleşmiş bölgesel yağları hedef alan Ultra Ice Lipo, İtalya Ferere üniversitesinde Dr. Fabrizio ve ekibi tarafından yüzlerce hastaya uygulanmış sonra Amerika ve Brezilya’da Dr. Kostas tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Mucizevi yöntemi Türkiye’ye getiren, Estetik Uzmanı ve Türkiye’nin ilk Güzellik Koçu Meltem Şarkışlalı, “Yağ aldırma operasyonlarına alternatif olan bu yöntem; önce ısıtma, sonra soğutma ile vücudu şaşırtıp, yağ hücrelerini tek seansta yok ederek vücuttan süreç içinde atılımını sağlıyor. Acısız,, ağrısız ve ameliyatsız olarak uygulanan yöntem ortalama 1 ya da 2 saat sürüyor” şeklinde konuştu.

Yan Etkisi Olmadan Uygulanan Bir Yöntem
Yan etkisi olmayan ve doktor kontrolünde uygulanan yöntem, kalp, diabet ve tiroit hastalarında da başarılı sonuçlar veriyor. Yağ aldırma işlemi olmadan tek seansta yapılan uygulama sonrası hastalar şikâyetçi oldukları bölgedeki yağlardan kurtuluyor. Kişinin yaş, kilo ve durumuna göre uygulanan bu yöntem sonrası kişiler normal hayatına hemen dönebilmekte acı ve ağrı duymamaktadır.

10 hareketle formda kalın

Yoğun çalışma temposundan dolayı spor salonuna gitmeye fırsat bulamayan ama formda kalmak isteyen kadınların evde ufak hareketlerle form tutulması artık çok kolay. 

Eski milli jimnastikçi ve Herbalife Türkiye Spor Danışmanı Ebru Karaduman evde yapılacak 10 pratik egzersizle formda kalmanın sırlarını verdi

Ev işleri, çocuklar, yoğun iş temposu derken hem çalışan kadınların hem de evhanımlarının formda kalmaları hiç kolay olmuyor. Herbalife Türkiye Spor Danışmanı Ebru Karaduman spor salonuna gidemeyen ama formda kalmak isteyenler için, evde kolayca uygulanabilecek 10 pratik egzersiz önerisini sıraladı.

Spor Danışmanı Ebru Karaduman’ın hazırladığı 10 egzersiz önerisi şöyle:

1-Arka Kol Çalışma
Ayaklarınızı omuz genişliğinde açarak dik durun. Dambılları avuçlarınız birbirine bakacak şekilde başınızın üzerinde birbirine yakın tutun. Dirseklerinizi sağa sola oynatmadan kolunuzu bükerek ağırlığı başınızın arkasına indirin. Nefes verirken dirseğinizi sabit tutarak ağırlığı yukarı doğru itin.
Her iki kol için 12 tekrar yapılmalı.

2-Göğüs Çalışma
Sırt üstü yere uzanın. Dambılları avuçlarınız karşıya bakacak şekilde tutun. Dirsekleriniz omuz hizasında 90 derecelik açıdayken göğüs ve karın kaslarınızı sıkarak dambılları göğsünüzün önünde yukarı uzatarak birleştirin.
12 tekrar yapılmalı.

3-Dambıl Çeneye Çekiş ( Biceps ( ön kol kası) çalışmaktadır.)
Dik durun, avuçlarınız içeri bakacak şekilde dambılları kalça hizanızda önde tutun. Şimdi dirsekleri dışarı doğru vererek dambılları çene hizanıza doğru çekin. İndirerek başlangıç pozisyonuna gelin ve tekrarlayın.
12 tekrar yapılmalı.

4-Dambılla Öne Lunge (Kalça-Bacak ve Kol kasları çalışmaktadır)
Ayaklarınız omuz genişliğinde açık olmalı ve dambılları yanlarına koymalısınız. Nefes verirken bir bacağınızla ileri doğru adım atın ve her iki bacağınızı dizlerinizden 90 derecelik açıyla bükerek, öndeki bacağınız yere paralel oluncaya kadar alçalın. Bu esnada dirseklerinizi bükerek dambılları omzunuza doğru kaldırın. Öndeki bacağınızı topuğunuza basarak başlangıç pozisyonuna gelirken dambılları da indirin ve diğer bacağınızla da aynı hareketi tekrarlayın.
Her iki bacakla 12 tekrar yapılmalı.

5-Jumping Jack (Bacak-Kol ve Omuz kasları çalışmaktadır)
Ritmik bir şekilde kollarınızı ve bacaklarınızı yanlara açın, kollarınızı başınızın üzerinde ayaklarınızı yerde birleştirin, tekrar açarak bir yıldız şeklini alın. Seri bir şekilde açılıp kapanarak egzersizi uygulayın.
2x2 dakika boyunca yapılmalı, arada 10 saniye dinlenme molası verilmeli.

6-Top Üzerinde Köprü (Kalça ve Bacak kasları çalışmaktadır)
Her iki ayak tabanını topun üzerine ve kollarınızı da kalça hizasında yanlara koyarak, sırtüstü uzanın. Nefes verirken, karın ve kalça kaslarını sıkarak poponuzu yerden kaldırın, vücut omuzlarından dizlere düz bir çizgi çizsin. Nefes alın, nefes verirken poponuzu yere indirin.
12 tekrar yapılmalı.

7-Topla Mekik (Karın kasları çalışmaktadır)
Mata sırt üstü uzanın, dizlerinizi bükerek bacaklarınızı topun üzerine koyun. Karnınızı içeri çekin, dirsekleriniz yanlara bakacak şekilde kollarınızı başınızın arkasına koyun. Nefes alın ve nefes verirken başı ve kürek kemiklerinizi yerden kaldırarak karnınızı sıkıştırın.
12 tekrar yapılmalı.

8-Ayaklara Uzanma (Karın kasları çalışmaktadır)
Kollarınızı omuz, bacaklarınızı kalça hizasında düz bir şekilde yukarı uzatın, parmak uçlarınız tavana baksın. Bu pozisyondayken nefes vererek parmaklarınızla ayak bileklerinize dokunmaya çalışın.
12 tekrar yapılmalı.

9-Timsah
Yerde ayak uçlarınızın ve ellerinizin üzerinde bir sopa gibi düz durarak pozisyon alın. Önce sağ dizinizi sağ dirseğinize doğru çekin. Sağ ayağınızı yerine koyup şimdi sol dizinizi sol dirseğinize yaklaştırın. Seri şekilde bir sağa, bir sola dizlerinizi çekerek uygulayın.
12 tekrar yapılmalı.

10-Plankta Çapraz Diz Çekme
Yerde ayak uçlarınızın ve ellerinizin üzerinde bir sopa gibi düz durarak pozisyon alın. Önce sağ dizinizi sol dirseğinize değdirin. Sağ ayağınızı yerine koyup şimdi sol dizinizi sağ dirseğinize değdirin. Seri şekilde dizlerinizi çapraz yöne çekerek uygulayın.
12 tekrar yapılmalı.

Egzersiz önerileriyle ilgili Ebru Karaduman şunları söyledi: “Bu egzersizlere başlamadan önce, dikkat etmeniz ve unutmamanız gereken bazı konular var. Herkesin vücut yapısı, gücü ve esnekliği farklıdır. Vücut zamanla yavaş yavaş esneklik kazanacak, kaslar kuvvetlenecektir. Asla vazgeçmeyin. Eğer herhangi bir sağlık probleminiz özellikle omurga problemleri, boyun/bel fıtığı, kalp/tansiyon rahatsızlığınız varsa, doktorunuzdan onay almadan bu egzersiz programını uygulamayın.”

Sıcak Havalarda Yağlarınızı Dondurarak İncelin Zayıflayın

Terleyerek yağ yakma tarih oluyor. İncelme ve zayıflama sağlayan yöntemle tek seansta yağ hücreleri dondurularak yok ediliyor.

Günümüzde obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor. Obezitenin yanı sıra fazla kilolarda, güzellik ve sağlık açısından problem yaratıyor. Güzel bir vücuda sahip olmak isteyen herkes, yaz gelmeden spor salonlarına koşuyor ve terleyerek zayıflamaya çalışıyor. Zamanını ve parasını boşa harcamak istemeyenlere Medikal Estetik Doktoru Emre ÇİÇEK, yepyeni bir teknoloji olan Cooltech ile tek seansta 12 cm’e kadar incelmenin mümkün olduğunu söylüyor.

Medikal Estetik Doktoru Emre ÇİÇEK, Türkiye nüfusunun yüzde 37'sinin kilolu, yüzde 32,8'i ise obezite sorunu yaşadığını belirtiyor ve zayıflamak isteyenlerin milyarlarca dolar harcadığını vurguluyor. “Dondurarak zayıflama, hem ekonomik, hem de belirli bölgelerde gitmeyen bölgesel kilo problemi yaşayanlar için ideal bir yöntem. 

Dr. Emre ÇİÇEK
Bu yöntemle vücuttaki istenmeyen fazla yağ dokusu kontrollü soğutmayla donduruluyor ve cildin elastikiyeti ve collagen yapısı bozulmadan zayıflama ve şekillendirme sağlanıyor” diyor. Dondurularak yok edilen yağ hücrelerinin, vücuttan doğal bir şekilde, lenf dolaşımı yoluyla atıldığını bu sistemin karın, kalça, bacak, bel, kol gibi lokal ve inatçı kilo problemi olan bölgelerde çok iyi sonuçlar alındığını belirtiyor.

Dr. Emre Çiçek, tek seansla ve ortalama 70 dakikalık bir uygulama ile incelmenin ve beden küçülmesinin sağlandığını, genellikle bir seanslık uygulamanın yeterli olduğunu ancak birden çok bölgede (aynı anda hem basen hem karın gibi) kilo problemi varsa 2 seanslık uygulamaların yapılabildiğini söylüyor. “Uygulamadan 15-20 gün sonra, sonuçlar belli olmaya başlıyor, özel bir diyet ya da egzersize ihtiyaç kalmıyor, istenilen maksimum sonuçlar tedaviden 90 gün sonra görülebiliyor” diyor.

Dr. Emre ÇİÇEK, zayıflama ve güzellik adına yapılan; bilinçsiz uygulamaların ve bilinçsiz diyetlerin telafisi güç sonuçları da ortaya çıkarabildiğine dikkat çekerek, kilo vermede insanların stressiz, pratik ve kalıcı çözümlere olan ihtiyacını, doktor kontrolünde yağ hücrelerinin dondurulmasıyla giderebileceklerini belirtiyor.

Yoğurt bel çevresindeki yağları azaltıyor

Kilo problemi mi yaşayanlar yaz aylarının yaklaştığı şu günlerde fazlalıklarından kurtulmak için önlemler almaya başladılar bile. 

Kışın yavaşlayan metabolizmanızı hızlandırmak ve fazla kilolarınızıdan kurtulmanıza yardımcı olacak besinleri ve yararlarını Diyetisyen Gonca Güzel anlatıyor.

Sıcak havalarda daha hafif beslenmek, çabuk doyduğumuz için çok daha kolaydır. Sağlıklı beslenmek için günde 4 porsiyon sebze ve meyve yemek, yağsız süt ürünlerini tercih etmek, bol lifli ve kalsiyum içeren besinleri tüketmek gerekir. Lifli besinler, doygunluk hissi yarattığından kilo kontrolü için çok yararlıdır. Aynı zamanda lifler, kan şekerini dengeler; kolesterolü ve vücut yağlarını azaltır. Lifli besinler, yani sebze ve meyveler, antioksidan ve fitonutrient içerirler. Bu sayede yaşlanma yavaşlar, kanser ve kalp krizi önlenir, tansiyon dengelenir ve kalp güçlenir. Düşük kalorili oldukları için de bel çevrenizi zayıflatır.

Yoğurt

Yapılan çalışmalar, günde 3 kase yoğurt yiyen insanların daha kolay zayıfladığını ve bel çevresindeki yağların da azaldığını gösteriyor. Yoğurt, kilo vermek isteyenler için hem sağlıklı bir seçim hem de karbonhidrat ve protein içerdiğinden dolayı doyurucudur

Günde 1 porsiyon yoğurt, günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu karşılar. Ayrıca yoğurdun içeriğinde prebiyotik olarak adlandırılan sağlığa yararlı organizmalar vardır. Prebiyotikler, bağışıklığı güçlendirir; sindirim sistemini sağlıklı kılar. Meyveli veya az yağlı yoğurt, ara öğün veya ana öğün yerine geçebilir.

Domates

Domates yüksek oranda vitamin A ve C içerir. Orta boy bir domates 35 kaloridir ve günlük almanız gereken C vitamininin %40’ını, A vitamininin ise %20’sini içerir. Ayrıca domatesin prostat ve sindirim sistemi kanserlerinin riskini azalttığı da ispatlanmıştır.

Biber

Biber antioksidan içerir. Beta karoten de bir çeşit antioksidandır ve bağışıklık sistemini artırır. Böylelikle hücreleriniz serbest radikallerin verdiği birçok hasardan kurtulur. Günde 2 adet biber C vitamini gereksiniminizi %230 karşılar ve sadece 20 kaloridir.

Su

Sağlıklı beslenmenin en önemli öğesi olan su, besin değeri olmamasına rağmen vücut fonksiyonlarında, sindirimde, metabolizmada ve hücre korunmasında katalizör görevi yapar. Su, kilo vermek isteyenlerin de en büyük yardımcısıdır; iştahı azaltır, metabolizmayı hızlandırır. Eğer yetersiz su içiyorsanız, vücut aldığı suyu tutar ve şişkinlik yaşanmasına sebep olur. Ödem, şişkinlik ve tansiyon problemleri yaşamamak için yeterli oranda su içmek gerekir. Sebze, meyve, yağsız süt ürünleri, maden suyu, bitki çayları da bol su içerir. Aynı zamanda kavun, portakal, marul ve domates gibi meyve ve sebzelerin de su içeriği yüksektir.

En iyi yağ yakma teknikleri

ABD Indiana eyaletindeki Purdue Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırma, gün içinde yağ yakımını hızlandırmak için uyulması gereken 9 belli başlı yolu ortaya koydu.

Su içmek

Bol su içmenin vücuttaki nemi koruduğu ve kuruluğu önlediği gibi metabolizmayı da düzene soktuğu biliniyor. Çünkü bol su içmek, gereksiz kalori alımına ihtiyacını azalttığından yağların daha çabuk yakılmasına yardım ediyor.

Ara öğün

Ara öğünlerde küçük atıştırmalar, ana öğünde aşırı yemenin önüne geçerek metabolizmaya aşırı yüklenmekten koruyor.

Egzersiz

Vatan’daki habere göre, stres yüzünden yavaşlayan vücut, yağ yakmak için yeterli gücü bulamadığından kasları gereğince çalıştıramıyor.

D Vitamini

D vitamininin hastalıklara karşı etkisi olduğu gibi kilo vermedeki etkisi de güçlü. Güneş ışığından faydalanarak alınan D vitamini, ekstra kaloriye karşı doyurucu özellik taşıyor.

C Vitamini

Yağ yakmada doğrudan etkili olduğu kanıtlanan C vitamininin her gün en az 75 mg alınması tavsiye ediliyor. Bir greyfurt, 44 mg C vitamini ihtiva ediyor. Lif bakımından zengin C vitamini çoğu meyvede bulunuyor.

Merdiven kullanmak

Asansör yerine merdiven kullanmak, diğer yağ yakma egzersizlerine göre 2 kat daha etkili.

Ağırlık kaldırmak

Kol ve bacaklara ağırlık kaldırtma egzersizi, vücuttaki fazla yağı yakmaya yardım ettiği gibi vücut ısısını da koruyor.

Gülmek

Gülmek ve kahkaha atmanın sinir sistemini rahatlatan niteliği yanında en az 10 kalori yakmayı sağladığı da belirtiliyor.

Yeşil çay

Yeşil çayın, yağ çözülmesini sağlayan karakteristiği yapılan tüm çalışmalarla onaylanıyor. İnsülin ve glikoz oranlarını dengeleyici etkisi sayesinde hem yağ emilimine katkı veriyor hem de vücut sağlığını koruyor.

Zayıflama garantili besinler

Yapılan araştırmalar sonucunda, tüketilmesi halinde kilo vermeye kesinlikle yardımcı olan 6 besin çeşidi tespit edildi. Uzmanlar, her biri sağlıklı ve zayıflatıcı özelliğe sahip bu besinleri zayıflamak isteyenlerin sofralarından eksik etmemelerini tavsiye ediyor. İşte zayıflama garantili bu besinler…

Yeşil çay

Büyük boy bardak buzlu yeşil çay veya bir büyük bardak sıcak yeşil çay içmek farklılığı başlatabilir. Yapılan son çalışmalarda gönüllü olarak 3 ay boyunca her gün bir şişe yeşil çay içenler, diğer gruba oranla daha fazla yağ kaybetmiştir. Araştırmacılara göre yeşil çayın içinde bulunan kateşinler (yararlı bir fitokimyasal) kalori yakımını sağlayıp, kilo kaybını artırmıştır.

Çorba (Et veya balık suyuna bol domatesli çorba)

Ana yemeğe başlamadan önce içilen et veya balık suyuna bol domatesli çorba kişiye doygunluk hissi verir. Böylece kişi ana yemeğe geçişte kendisini tok hissettiği için daha az kalori alma eğiliminde olur. Düşük kalorili çorbalar açlığı bastırmakta çok işe yarar.

Yeşil salata

Düşük kalorili salatalar ana yemek öncesi kendinizi doymuş hissettirecek bir başka iyi seçenektir. Yapılan bir araştırmaya göre yemekle birlikte yenen düşük kalorili küçük salata, öğünde alınan toplam kaloriyi yüzde 7, büyük bir salata ise yüzde 12 azaltabiliyor. Ancak araştırmanın sonuçları yüksek kalorili salatalar için tersinin doğru olduğu ortaya koydu. Öğün sırasında yenen yüksek kalorili küçük bir salata alınan kaloriyi yüzde 8 artırırken, büyük bir salata yüzde 17 artırıyor. “Sağlıklı bir salata nasıl hazırlayabilirim” diye düşünüyorsanız; taze ıspanak yaprakları (2 bardak dolusu), 1 orta boy salatalık, 1 orta boy domates ve 1 /4 bardak rendelenmiş havuçla yaklaşık 70 kalorilik, 5,5 gram lif içeren sağlıklı bir salata hazırlayabilirsiniz.

Yoğurt

Yağsız yoğurdun içindeki kalsiyumun zayıflatıcı etkisi olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. Bir çalışmaya göre günde 3 porsiyon yüksek kalsiyumlu ve yağsız yoğurt tüketen obez bireyler, düşük kalsiyum ve yağlı yoğurt tüketen obezlere göre yüzde 22 daha fazla kilo ve yüzde 61 daha fazla vücut yağı kaybetmiştir. Burada en etkileyici sonuç ise yüksek kalsiyumlu, yağsız yoğurt yiyenlerin yüzde 81 daha fazla trunkal (karın bölgesindeki) yağ kaybetmeleridir. Yoğurt hem karbonhidrat hem de proteini bir arada bulundurduğu için kan şekeri regülasyonunda ve açlık kontrolünde etkili olmaktadır.

Kuru baklagiller

Kuru baklagiller içeriğindeki lifler dolayısıyla kendinizi tok hissetmenizi daha çabuk sağlar. 1,5 bardak barbunya yaklaşık 8 gram lif, 7 gram protein ve yaklaşık 110 kalori içerir. Baklagilleri yemek olarak tüketebileceğiniz gibi haşlayıp, salata ve çorbalarınızın içine de ekleyebilirsiniz.

Su

Suyun süper besin olarak kabul edilmesinin en önemli nedeni “0” kalori olmasıdır. Eğer yüksek kalori içeren içeceklerden tüketirseniz bunu dengeleyebilmek için daha az yemek zorunda kalırsınız. Araştırmalar gösteriyor ki karbonhidratları içmektense yemek daha iyidir. Su, tüm vücut fonksiyonları için önem taşır ve günün her saatinde tüketilebilir. Suyunuzu sade olarak içmekten hoşlanmıyorsanız, içinde taze meyve dilimleri bekleterek tüketebilirsiniz.

Şok Diyetler Verem Ediyor!...

Bilinçsizce yapılan uzun süreli şok diyetler Tüberküloz hastalığına yani halk arasında bilinen adıyla “verem”e davetiye çıkarıyor. “Vücut direncinin düşmesini fırsat bilen sinsi hastalık” olarak tanımlanan tüberküloz en çok; şoförleri, üniversite öğrencilerini ve ev hanımlarını vuruyor. 

Memorial Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Füsun Soysal'ın verdiği bilgilere göre; stres, uykusuzluk ve beslenme eksikliği verem hastalığının en önemli nedenlerindendir. Çünkü bu nedenlerle vücut direnci düşer. Verem önceden; içki ve sigara kullanan, iyi beslenmeyen insanların hastalığı olarak bilinirdi. Ancak son zamanlarda, zayıflama uğruna özellikle şok ve uzun süreli diyetler yapan bayanlarda, otobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçları ile taksi şoförlerinde, ev hanımlarında, üniversite öğrencilerinde çok fazla görülmeye başlandı.

Neden Şok Diyetler?

Uzun süreli ve bilinçsiz olarak yapılan diyetler, yıpratıcıdır ve vücut direncini düşürür. Çünkü beslenme yetersizlikleri ortaya çıkar. Diyetlerinde sebze, meyve ve etten yoksun bir beslenme programı uygulayanlar için verem büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Vücut direncinin düştüğü bu dönemlerde vücuda alınacak bir verem mikrobu, hastalığı tetiklemektedir. Diyette yalnızca vücut direnci düşmemekte, yaşanan zayıflama stresi de vücudu yıpratmaktadır.

Şoförler de Tehlikede!

Toplu taşıma araçları, otobüs ve minibüs şoförleri ile taksi şoförleri verem tehdidi altındadır. Çünkü özellikle kış aylarında camların kapalı olduğu havasız ve kalabalık bir ortamda, öksürük ve aksırık ile verem mikrobu saçan hastalar nedeniyle, bu mikrobu vücuduna rahatlıkla alabilir. Vücut direnci düştüğü anda da hastalık ortaya çıkmaktadır.

Üniversite Öğrencileri Birbirlerine Bulaştırıyor!

Üniversite öğrencileri arasında da verem çok fazla görülmektedir. Üniversite yurtlarında kalan ve toplu yaşamın getirdiği sağlıksız koşullardan etkilenen öğrenciler, bu mikrobu birbirlerine rahatlıkla bulaştırabilmektedir. Özellikle sınav döneminde çok fazla uykusuz kalmaları, kötü ve sağlıksız beslenmeleri vücut dirençlerini düşürmektedir. Bu durum da vücuda herhangi bir sebeple alınan verem mikrobunun hastalığa dönüşmesinde etkili olmaktadır. Çünkü verem mikrobunu vücuduna alan herkeste bu hastalık ortaya çıkmamaktadır. Mikrop vücuttayken, direnç düştüğü anda hastalık; akciğer, dalak, göz, beyin zarına yerleşebilmektedir.

Risk Grubunda Ev Kadınları da Risk Altında!

Ev kadınlarının da bu hastalıktan etkilenmelerinin en önemli nedeni, zorlaşan yaşam koşullarının beraberinde getirdiği stres ve kötü beslenme. Vücudun direncini artıran tüm besinlerden dengeli bir biçimde alamamak, verem tehlikesini artırmaktadır.

Tedavi Aşamasında Yapılan Hatalar

Tüberküloz hastaları düzenli tedavi görmüyorlar. İki ay ilaçlarını alıp kendilerini iyi hissettiklerinde tedaviyi bırakıyorlar. Tüberküloz, bir yıl düzenli ilaç tedavisi gerektiren bir hastalıktır. Eğer bir sene boyunca düzenli tedavi yapılmazsa, nüksedebilir. Tüberküloz mikrobu, kullanılan ilaçlara karşı direnç kazanır. Türkiye’de, dirençlenen mikroplarla yeniden başlayan tüberkülozların da sayıları artmaya başlamıştır. Böylelikle tüberküloz hastalığının tedavisi daha da zor hale gelmiştir. Yurt dışında ise vaka sayısı bizden çok daha az olduğu için tedavi için 6 aylık süre yeterli olabilmektedir.

Tüberküloz aşısının 8 ila 10 yıl koruma kapasitesi vardır. Ancak bu yüzde yüz değil. Tüberküloz mikrobu çok küçük olduğu için bu mikrobu taşıyan kişilerle birlikteyken çok kalın maske kullanılmalıdır. Korunmanın en iyi yolu, vücut direncini düşürmemektir. Uykuya dikkat etmek, dengeli ve iyi beslenmek, olabildiğince stresten uzak durmak gereklidir. Balgam, iştahsızlık, halsizlik, özellikle gece terlemesi ve kilo kaybı olan kişiler mutlaka bir akciğer grafisi çektirmelidir.

Korkulu bir rüya: geniş basenler

Basenler, alınan kiloların özellikle bu bölgede birikmesi sonucu tam anlamıyla bir kabus haline gelen vücut bölgeleridir. Sürekli olarak genişleyen bir yapıya sahip olması da bizleri çıldırtmaya yeter.

Aynaya baktığınızda “Denizkızı gibiyim” diyebilseniz de vücudunuzun hatlarını ortaya çıkaran bir pantolon giydiğinizde vücudunuzda en hoşunuza gitmeyen yerdir basenleriniz. Doğuştan gelen kas yapısı nedeni ile kimileri göbek kimileri ise basen bölgelerinden kilo alır. Genellikle basen ve kalçalardan kilo alan kadınların üst kısmının ince olduğu görülür.

Dengeli beslenme ve basen egzersizleri ile vücudunuzda istemediğiniz bölgelerden kurtulmanız mümkün. İnce bir bele sahip olmak için yapılacak yöntemler hakkında Spor Okulları Koordinatörü Funda Öztürk Alban, şu tavsiyeleri veriyor:

“Bu güzel havalarda yapılacak ilk şey en rahat spor ayakkabılarınızı giyip yürümek ve koşmaktır. İmkanlar dahilinde yüzme veya aerobik de yapılabilir. Ayrıca bisiklete binerek hem eğlenip hem de bacak kaslarımızı hareket ettirebiliriz.

Eğer bu koşulların hiçbiri mevcut değilse evde basit birkaç hareketle basen bölgesini çalıştırmak diğer bir alternatiftir. Evinizde bir spor alanı oluşturup gününüzü de ona göre planlarsanız haftada üç gün 15–20 dakikalık bir çalışmanın bile fark oluşturduğunu görürsünüz.”

Yiyecekleri Hazırlarken Dikkat!

Yiyecekleri hazırlarken ve besinleri saklarken nelere dikkat etmemiz gerekiyor? İşte uzmanından tüyolar...

Diyetisyen Nil Şahin Gürhan'ın verdiği bilgiler şöyle:

Yiyecekleri Hazırlarken:

- Temizlik kurallarına dikkat edin: Ellerinizi ve besinleri iyice yıkamadan yemek yapmaya başlamayın.

- Kurbaklagilleri pişirmeden iyice yıkayın bir gece önceden suda bekletin, ıslatma suyunu dökün, yeni su ilave edip pişirin. Pişirme suyunu dökmeyin.

- Sebze ve meyveleri yıkarken deterjan ve sabun kullanmayın: Meyve ve sebzelerin sabun ve deterjanla yıkanması faydadan çok zarar getirir. Sabun ve deterjanda bulunan kimyevi maddeler meyve ve sebzelerinizde kalır. Meyve ve sebzeleri önce bol su ile yıkadıktan sonra temiz su dolu sirkeli bir kapta bir süre bekletiniz.

- Meyveleri soyduktan ve doğradıktan sonra bekletmeden yemeye özen gösterin: Doğranmış meyve beklediği zaman vitamin kaybeder. Salatayı ise sofraya oturulacağı zaman hazırlamalısınız.

- Etli yemeklere yağsız et ilave edin, yemeği pişirdikten sonra bir miktar sıvı yağ ilave edebilirsiniz.

- Etleri ve yemeklerinizi kızartmaktan kaçının. Etler tencerede haşlama veya sebze ile pişmiş, veya ızgara şeklinde pişirilmelidir.

- Yemeklerinizi pişirirken katı yağ kullanmayın. Sıvı yağ tercih edin. Katı yağ kan kolesterol seviyenizi yükselttiği gibi yağ değerlerinizi de bozar. Kalp hastası olma riskiniz artar.

- Sebze yemekleri az su ilave edilerek veya susuz olarak pişirilmeli ve pişirme suyu dökülmemeli. Sebzeleri haşlayıp suyunu dökerseniz suyu ile birlikte içinde bulunan suya geçen bütün vitaminleri de kaybetmiş olursunuz.

- Yemeklerinizi az tuz kullanarak yapmalı ve tuz olarak iyotlu tuz kullanmalısınız. Çok tuz kullanmak ödem yaptığı gibi kilo vermenizi zorlaştırır.

- Yemeklerinizi az tuz kullanarak yapmalı ve tuz olarak iyotlu tuz kullanmalısınız. Çok tuz kullanmak ödem yaptığı gibi

Besinleri Saklarken:

- Çelik tencereler değil; en sağlıklı saklama kapları cam kaplardır.

- Yumurtayı silmeden ve yıkamadan buzdolabında en fazla iki hafta saklayın. Kullanmadan önce yıkayın.

- Yağları serin ve karanlık bir yerde saklayın. Yağlar güneşe maruz kaldığında yapısı bozulur sağlığınız için riskli hale gelir.

- Hazır besinlerin son kullanma tarihine dikkat edin. Son kullanma tarihi geçmiş besinler gıda zehirlenmesine neden olur.

Salataya ekle, 15 kilo zayıfla!

İnsanların kendini zorlamayacağı zayıflama yolları da var. İş yalnızca şifalı otların ne olduğunu ve zayıflamaya nasıl etki ettiğini bilmekten geçiyor…

Popülerleşen lezzetli şifalı otların ne olduğunu ve zayıflamaya nasıl etki ettiğini bilmek çok önemli. Geleneksel tıbbın, kilolardan kurtulmada nasıl bir tamamlayıcı rol oynadığı hakkında bilgi veren Doğal Ürün Uzmanı Volkan Kurt “En eski ve sadık tedavi olarak kabul edilen bitkisel yolların kabulu yüzlerce yıl önceye dayalı. Fiziksel durumu iyileştirmek ve bir sürü hastalığın tedavisi için fayda getiren otlar zayıflamada ciddi rol oynuyor”diyor. İnsanların kendini zorlamayacağı zayıflama yolları da olduğunu belirten Kurt, “Bazı bitki formlarını salataya katarak çok güzel kilo verebilirsiniz” diyor. Herbalium adlı bitki merkezinin kurucusu Kurt, diyetsiz zayıflama yönteminde herşeyin tabiatın kurallarıyla düzenlendiğini ve dengelendiğini söylüyor.

Bakın nasıl iştahınız azalıyor!

İştah ve yemek arzusunu azaltan anti-iştah otları biberiye, ısırgan, kekik gibi otlardan oluşuyor. Herbalium’un ürettiği bitkisel zayıflama yolunun diğerlerinden farkı yoğurda katılıp yenmesinin dışında salatalara da eklenerek tüketilmesi. O nedenle “Hemen fayda vermesi içinyemek sitilinizi değiştirin” diyor Kurt ve kullanma şekli hakkında bilgi veriyor: “Yemekten 15 dakika önce kendinize bir salata hazırlayın ve bu tozu salatınıza serpip, kullanın. 15 dakika sonra ana yemeğe geçin! Bakın nasıl iştahınız azalıyor! İş yerinize götürüp, öğle vakti salata veya yoğurda katıp yiyebilirsiniz. Bir davettesiniz. Yemeklersizi kışkırtıyor. Giderken kurtarıcı olarak tek kullanımlık paketi yanınızda götürün. İlk olarak salata alın ve bitki tozunu üzerine serperek yiyin. İştahınız yok olacak diğer yiyeceklere karşı körelme hissedecekiniz.”

Bitkisel otlar ‘yabancı’ olmasın

Bu otların işlem görerek öğütülen formu, gıda alımını azaltıyor ve artan kiloya geçit vermiyor. Bitkilerin tek yardımı bedenin incelmesi değil. Aynı zamanda bir çok farklı avantajları var. Artı olarak cilt güzelliği kazandırıyor. Sinirlerin sakinleşmesi ve vitamin eksikliğini gidermesi gibi etkiler zayıflama seyrini olumlu yönde değiştiriyor. Çünkü insanoğlu doğrudan doğa ile bağlantı içinde olduğundan her bilgi genetik kodlarımızda saklı.

Duygusal Açlık Şişmanlatıyor

Yemek yediğinizin farkında olmuyor ve kendinizi bir türlü yemekten alıkoyamıyorsanız, kilolarınız da her geçen gün artıyorsa duygusal aç olabilirsiniz!

Kişi bazen hatta çoğu zaman fiziksel açlıktan ziyade doyuramadığı duygusal açlığından ötürü yeme davranışında bulunabiliyor. Ruhen bazı eksiklikler yaşayan kişi bu alandaki açlığını gidermek için kendini yemeğe verebiliyor. Hal böyle olunca da birey, gereğinden fazla beslendiği için şişmanlayabiliyor.
Tüm dünyada günümüzün en büyük sağlık sorunlarının başında şişmanlık, hatta daha ileri boyutu ise obezite geliyor. Ciddi bir halk sağlığı sorunu olan obezite, fiziksel görünümün yanında kişinin ruh sağlığını da olumsuz etkiliyor. Böyle olunca kişi evine kapanıyor, yalnızlaştıkça yalnızlaşıyor, ciddi psikolojik sorunlar yaşayabiliyor.

Aşırı şişmanlığın yani obezitenin en büyük nedeninin yeme bozukluğu olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, NPİstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bu rahatsızlığın en büyük nedenlerinden başında duygusal açlığın geldiğini belirtiyor.

Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi, fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Dilbaz, bazı konularda ruhsal açlık yaşayan kişilerin kendini yemeğe verebildiklerini ifade ediyor. Dilbaz, duygusal açlıklarını yemek yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurguluyor.

Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey olmadığını ifade eden Dilbaz, kişilerin hep aç kalma korkusuyla hareket ettiklerini söylüyor. Bu hisle kişilerin kendilerini güvende gördüklerini belirten Dilbaz, aslında bunun bir yanılsama olduğunu kaydediyor. Dilbaz, fiziksel açlıktan ziyade kişilerin duygusal açlıklarını gidermek için karınlarını doyurduklarını ifade ediyor.

Mutsuzluğu Giderme Arzusu Bir Kısır Döngüye Ulaşıyor

Şişman olan kişilere bakıldığında kişisel çatışmalardan kaçmak adına yemek yeme davranışlarında bulunduklarının da altını çizen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bu duyguyla kişilerin kısır döngüyü girdiklerini belirtiyor. Dilbaz, içine düşülen kısırdöngüyü şu şekilde ifade ediyor:
“Kişi mutsuzluk, bazı ruhsal açlık ya da yaşanılan çatışmalardan dolayı yemek yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. ‘En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol.’ Haz alınmayan hiçbir şeye bağımlılık oluşturmaz.”

Açlık Hissiniz Fiziksel mi, Duygusal mı?

Fiziksel açlıkla ruhsal açlığın aynı şeyler olmadığını, belirtilerinin de farklı olduğunun altını çizen Dilbaz, bu farklılıkları şöyle sıralıyor:

• Fiziksel açlıkta kişinin karnında bir aşınma, burukluk olur fiziksel belirtiler verir. Kan şekeri düşer ancak duygusal açlıkta böyle bir şey olmaz ve aniden başlar.
• Fiziksel açlıkta kişi doygunluğa yedikçe ulaşırken duygusal açlıkta ne kadar yerse yesin doygunluğa bir türlü ulaşamaz.
• Fiziksel açlıkta kişi bekleyebilir ancak duygusal açlık hissedenler hemen yemek ihtiyacını karşılamak ister ve işe girişir.
• Fiziksel açlıkta kişi ufak bir atıştırmayla doygunluk hissederken duygusal açlıkta aperatif atıştırmalar doygunluk vermez.
• Fiziksel açlıkta yemeyle ilgili kişi ne yiyeceğinin planını yaparken duygusal açlıkta bir plan olmaz. Kişi ne bulursa onu yer ve doymak bilmez.
• Fiziksel açlıkta mideyi doyurmak mideden beyine giden uyaranlarla olurken duygusal açlıkta ağız ile beyin arasında bir bağlantı söz konusu değildir.
• Fiziksel açlıkta kişi meyve yiyerek de açlığını giderebilirken duygusal açlıkta daha çok kalori tutan şeyler tercih edilir.

Kilolu Olmak Kader Değil

Kişi duygusal açlık hissediyorsa ne yerse yesin o açlığını doyuramayacaktır diyen Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, kişinin kendini iyi hissetmesi için kesinlikle ne yaptığını bilmesi gerektiğini söylüyor. Duygusal açlık halinde kişinin yemekten ziyade o açlık hissini nasıl giderebileceğini düşünüp çözümü doğru yerlerde araması gerektiğini vurgulayan Dilbaz, yemek yerine çok daha farklı aktivitelerin koyulabileceğini hatırlatıyor.

Bu noktada farkındalığın önem kazındığının da altını çizen Dilbaz, kişinin hangi duygusal alanda eksiklik hissettiğini düşünmesi gerektiğini söylüyor. “Bir oturup düşünmek gerekir, elde etmek istediği düşünce ne, daha önceki yaşamda bunu nasıl elde etmiş.. Ne aradığınızı, neyi doyurmak ve bastırmak istediğimizin farkına varmalıyız” diyen Dilbaz, duygusal açlığı yemek yiyerek giderme gayretine giren kişilerin ilerleyen dönemlerde şişmanlayarak depresyona kadar sürüklenebildiklerini ifade ediyor. Yapılan araştırmaların diyet yapılarak kilonun ancak yüzde 15’inin verildiğini ortaya çıkardığını söyleyen Dilbaz, sadece diyetle bir noktaya varılamadığını, kiloda duygusal boyutun önemli olduğunu vurguluyor. Dilbaz, bu noktada psikiyatrik yardımın kaçınılmaz olduğunu hatırlatarak, “Yemek, fiziksel bir ihtiyaç. Duygusal açlığı gidermenin sonu yok. Kilolu olmak kader değil” diye konuşuyor.


Kalitesiz Uyku Kilo Aldırıyor!

Çok dikkat ederek yaptığınız diyet bir türlü sonuç vermiyorsa nedeni, uykusuz geçirdiğiniz geceler olabilir. Çünkü uyku sırasında yağların yakılmasına neden olan bazı hormonlar salgılanıyor. Uykusuzluk sorunu olanlar ise, bu hormonun olumlu etkilerinden yararlanamıyor.

Obezitenin çok yaygınlaştığımı günümüzde, ideal kiloya inmek ya da ideal kiloda kalmak önemli bir sorun olarak yaşanıyor. Bu yüzden farklı diyet reçetelerini uygulamak ve egzersiz yapmak için yoğun çaba gösteriliyor. Oysa fazla kilo almamızda pek çok etken var. Bunlardan biri de, uyku. Yatakta geçirilen hareketsiz saatlerin kilo vermeyi etkilemesi pek çok kişi için şaşırtıcı olsa da, uzmanlar tam da bunu vurguluyor; kalitesiz uyku, şişmanlamaya yol açabiliyor.

Uyku Kiloyu Nasıl Etkiliyor?

Gün içerisinde yıpranan vücut, uyku sırasında yenileniyor. Hayatta kalabilmek ve sağlığı korumak için gerekli olan uyku aslında, dinamik bir istirahat hali. Derin bir uykuya dalan insanın vücudunda hormon düzeyi dengeleniyor, dokular onarılıyor ve yenileniyor. Ayrıca özellikle gecenin ilk yarısında meydana gelen derin uyku sırasında yağların yakılmasını sağlayan hormonlar salgılanıyor. Bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesinden, hasar gören hücrelerin onarımına kadar birçok yaşamsal konuya etki eden uykunun kalitesi büyük önem taşıyor. Kaliteli uyku, kişinin kendini dinlenmiş hissettiği uyku anlamına geliyor. Kişinin gün içinde uyuklamaması, günlük çalışma ve düşünme fonksiyonlarının etkilenmemesi ve kesintisiz bir uyku, kaliteli uykunun olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Aile Hastanesi Bahçelievler Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Derya Yenibertiz, uyku kalitesinin sağlık üzerindeki rolü hakkında bilgi veriyor.

Türklerin Yüzde 75’i Günde 8 Saat Uyuyor

Uyku yapısı yaşam boyu değişiklikler gösteriyor ve uyku ihtiyacı da kişiden kişiye değişiyor. Yenidoğan günün yaklaşık 16 saatinin uykuda geçiriyor. Çocuk okul çağına geldiğinde uyku geceye yoğunlaşıyor ve gündüz, uyku süresi kısalıyor. Çocukluktan erişkinliğe doğru gidildiğinde uyku geceye iyice yerleşiyor, gündüz kestirmesi kalmıyor ve uyku süresi gençlerde 9 saate düşüyor. Çoğu yetişkin yeterince dinlenebilmek için 7-9 saatlik bir uykuya ihtiyaç duyuyor. Yapılan çalışmalar Türk insanının yüzde 75'nin ortalama 8 saat uyuduğunu gösteriyor. Yüzde 25’lik bölümünün bir kısmı 5 saatlik uykuyla hayatlarına devam edebildikleri gibi 10 saatlik uykuya ihtiyacı olanlar da bulunuyor. Yaşlılıkta ise uyku yapısı bozuluyor ve parçalı uyku ortaya çıkıyor.

Sağlıklı Uyku Hastalıklardan Koruyor

Derin uyku sırasında vücut hücrelerinin üretimi artıyor ve proteinlerin parçalanması azalıyor. Bu sayede stres ve ultraviyole ışınlar nedeni ile hasar gören vücut onarılıyor. Vücudumuz uyku sırasında ayrıca kemik ve kasları geliştiriyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca uyku hafızayı güçlendirmeye de yardımcı. Dolayısıyla da verimli bir şekilde çalışabilmeyi, sağlıklı kararlar alabilmeyi, hastalıklardan korunmayı ve etkili iletişim kurabilmeye imkan sağlıyor.

Derin Uykunun Bozulması Yağlanmaya Neden Oluyor

Uyku ile yağ ve şeker metabolizması arasında bağlantı bulunuyor. Özellikle gecenin ilk yarısında meydana gelen derin uyku sırasında yağların yakılmasını sağlayan hormonlar, salgılanıyor. Derin uykunun, herhangi bir nedenle kesintiye uğraması yağları yakan büyüme hormonunu baskılanmasına neden oluyor. Uyku kalitesinin bozulması ile büyüme hormonunun salınımı azaldığı için de yağlanma ve şişmanlama ortaya çıkıyor.

Uyku Süresinin Kısalması İştah Dengesini Bozuyor

Uyku süresinin azalması kalori alımını artırıyor ve enerji kullanımını sınırlıyor. Leptin ve grelin adı verilen iştah mekanizmalarını ve kilo dengesini ayarlayan hormonlarda da uykusuzluk nedeniyle dengesizlikler meydana geliyor. Uyku yetersizliği gündüz saatlerinde de aktivite azalmasına yol açtığından kilo alınmasının önemli bir diğer sebebi olarak karşımıza çıkıyor.

Kaliteli Uyku İçin Özel Öneriler

Kaliteli uykuya daha çabuk girebilmek için;
• Günde en az 45 dakika yürüyün.
• Günde 2 fincandan fazla kahve içmeyin.
• Alkol ve sigara tüketimini azaltın, uyku ile ilgili sorununuz varsa tamamen bırakın.
• Yatak odanızı uyuma ve cinsellik dışında kullanmayın.
• Yatak odanız ısı, ışık ve gürültü açısından uygun olsun.
• Odanızda lavanta, gül gibi rahatlatıcı kokular kullanabilirsiniz.
• Uykunuz gelirse gündüz vakti kısa süreli uyuyabilirsiniz ama gece uykusuzluk çekiyorsanız gündüz uyumayın.
• Uyumadan 1 saat önce günlük aktiviteyi bitirin, hafif şeyler okuyun, klasik müzik dinleyin, ılık köpüklü bir banyoya girin ya da meditasyon yapın.
• Uyumadan önce süt, peynir ve yoğurt gibi gıdalar tüketin.
• Yatağa girdikten yaklaşık 15 dakika sonra uykuya dalamadıysanız kalkın ve başka bir odaya gidin. Uykunuz gelinceye kadar gevşemeye çalışın, uykunuz gelince tekrar yatağa gidin. Bu durum tekrar edebilir ama mutlaka her gün aynı saatte uyanmaya özen gösterin.

Bu Nedenler Uykuyu Kalitesizleştiriyor!

• Çene yapısı küçük ve arkaya doğru olması
• Burun ve boğazdaki yapısal bozukluklar
• Aşırı kilo ve obezite
• Tiroid hastalıkları
• Astım (Alerjiye bağlı olarak burun tıkanıklığı ve sonrasında gelişen sinüzite bağlı gelişen apne)
• Alkol ve sigara kullanımı
• KOAH - Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı
• Tansiyon ve kalp hastalıkları
• Cinsel fonksiyon bozuklukları

Kilo vermenin 12 sırrı

Diyet yapmadan, beslenmenizde bazı konulara dikkat ederek de kilo vermeniz ve formunuzu korumanız mümkün. İşte diyetsiz kilo vermenin 12 sırrı.

Siz de fit bir vücudun hayalini kuruyor, ancak diyetlerle bir türlü baş edemiyor musunuz? Telaşlanmayın, çünkü ideal kilonuza kavuşmanız için ağır ve sıkıcı diyetlere ihtiyacınız olmayacak. Fit bir vücut için yapmanız gereken tek şey; ‘yeterli’ ve ‘dengeli” beslenmek! Üstelik aç kalmadan, sıkıcı listelere bağlı yaşamadan! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit, fazla kilolarınızdan kurtulmak için neler yapmanız ve nelerden kaçınmanız gerektiğini anlatıyor.

Besinleri yavaş çiğneyin

Zamanınız olmasa bile tabaktaki yemekleri hızlı yemekten vazgeçin. Ana öğünleriniz en az 15 – 20 dakika sürmeli. Çünkü beynin ‘tokum’ sinyalini vermesi için yaklaşık bu kadar süreye ihtiyacı var. Eğer besinleri hızla çiğnerseniz kontrolünüzü yitirerek bu süre içinde daha fazla yemek tüketme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.

Her öğünden önce su için

Her gün 1.5 – 2 litre su içmeyi alışkanlık haline getirin. Gün içinde düzenli olarak tüketeceğiniz su metabolizmanızı hızlandırmak gibi önemli bir işlev üstleniyor. Ancak bu özelliğinden faydalanmak için suyu gün içine yayarak içmeniz şart. Eğer akşam su içmediğinizi fark edip bolca tüketmeye kalkarsanız, sık sık tuvalete gitmek dışında hiçbir değişiklik sağlayamazsınız. Bu nedenle her öğün öncesinde bir bardak su içmelisiniz. Böylece hem açlık hissinizi azaltarak gereksiz atıştırmalardan korunmuş, hem de günde en az 6 bardak su içmeyi garantilemiş olursunuz. Yemek yerken su tüketiminden ise kaçının, aksi halde mide hacmini artırmış olursunuz ki bu da daha fazla besin tüketmeniz anlamına geliyor. Yemekten sonra su içmek için en az 1 – 1.5 saat geçmiş olmalı. Çünkü mide boş iken su, doğrudan bağırsaklara karışıyor ama besinle karıştığında mideyi genişletmekten başka bir işlev üstlenmiyor.

Sebzeye ağırlık verin

Ana öğünlerinizden birinin mutlaka sebze ağırlıklı olmasına dikkat edin. Böylelikle hem bağırsakların daha hızlı çalışmasını sağlar, hem de daha az kalorili bir menüye sahip olursunuz. Örneğin ana öğününüzde et ve makarna yerseniz sebzeden çok daha fazla enerji alabilirsiniz. Ancak sebzeler bir porsiyon ete göre neredeyse dörtte biri kadar enerjiye sahip olsalar da, hemen hemen aynı derecede tokluk sağlarlar. Örneğin etin sindirimi 3 – 4 saat sürüyorsa, sebzenin sindirimi 2 saat kadar sürer. Fakat sebzeyi bir dilim ekmekle desteklerseniz, etli menü kadar uzun süre tok kalabilirsiniz. Bu nedenle gün içinde minimum 2 -3 porsiyon sebze, yine aynı oranda meyve almayı alışkanlık haline getirin.

Porsiyonlarınızı küçültün

Meyvede bir porsiyon derken, aklınıza dolu bir tabak gelmesin. Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit bir porsiyonun 50 kalori olduğunu, bunu da yarım muz, büyük bir mandalina, küçük bir elma veya ayvanın dörtte biri ile alabileceğimizi belirtiyorlar. Sebzelerde de, 4 yemek kaşığı bir porsiyona karşılık geliyor.

Tatlılara ‘ambargo’ koyun!

Gün içinde yeteri kadar karbonhidrat tüketmediğimizde enerji ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Bunun sonucunda da beynimiz bize ‘tatlı’ yememizi emrediyor. Biz de ‘krizim tuttu’ diyerek tatlılara saldırmaya başlıyoruz. Oysa tatlı ihtiyacımızı önlemenin tek yolu düzenli beslenmek ve enerjiyi dengeli bir şekilde almaktan geçiyor! Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Cirit, şeker gibi basit karbonhidrat grubunda yer alan besinleri haftada 1, en fazla 2 kere tüketmenizi öneriyor. Çünkü tatlı yediğinizde 300 -350 gibi yüksek bir kalori alırsınız ama kan şekeriniz hızla yükselip tekrar düştüğü için yarım saat sonra tekrar acıkırsınız. Bunun aksine bol peynirli kepekli sandviç yerseniz neredeyse 3 saat boyunca tok kalabilirsiniz. Gün içinde 2 – 3 porsiyon meyve yediğinizde de tatlı krizinin önüne geçebilirsiniz. Eğer canınız tatlı çok çektiyse, baklava ve şekerpare gibi kalorisi bol tatlılar yerine, daha az kalori içeren sütlü tatlıları tercih edin.

Çeşitli beslenin!

Besinleri sadece kalori veren maddeler olarak düşünmeyin. Vücudumuzun iyi enerji harcaması, günlük işlerini yerine getirebilmesi ve aynı zamanda sağlıklı olarak hayatına devam edebilmesi için ihtiyacı olan besin öğelerini bize gıdalar verir. Tüm besin öğelerini içinde bulunduran tek bir besin olmadığı gibi aynı besin grubunda yer alan besinlerin de içeriği farklılık gösterir. Kilo vermeye de çalışsak, kilomuzu korumaya da çalışsak çeşitli beslenmeyi ihmal etmemeliyiz.

Yağları ‘yasak’ listesine almayın!

Kilo vermek uğruna yağdan vazgeçmeyin. Çünkü yağlar sindirimi en uzun süren grup oldukları için yemeklere ilave etmezseniz tokluk süreniz kısalır, siz de kendinizi yine sofra başında bulabilirsiniz. Fakat çok hareketli bir yaşantınız yoksa, et, peynir ve yoğurt tüketirken zaten vücudunuzun ihtiyacı kadar aldığınız için doymuş, yani katı yağlardan kaçının. Gün içinde yemeklere katacağınız sıvı yağ miktarı 4 – 5 tatlı kaşığını geçmemeli. Bunun için de 4 – 5 su bardağı ile yapacağınız çorbaya yarım yemek kaşığı, bir kiloluk sebze yemeğine de yarım çay bardağı, salatalara da 1 tatlı kaşığı kadar sıvı yağ eklemeniz yeterli gelecektir.

Karbonhidrattan vazgeçmeyin

Kilo vermeye karar verdiğimizde çoğumuzun yaptığı ilk şey, ‘karbonhidratlı besinleri sofradan kaldırmak oluyor. Oysa hem yeterli beslenmek hem de midemizin tok kalması için günlük enerji ihtiyacımızın yüzde 50 – 60’ını karbonhidrat kaynaklı besinlerden sağlamamız şart. Bu da günde 300 – 350 gr karbonhidrat anlamına geliyor. Diyelim ki et ve yanında da bolca salata yediniz. Karbonhidrat içeren besin tüketmezseniz vücudunuz ihtiyaç duyduğu ‘enerjiyi’ alamadığı için 1 – 1.5 saat sonra acıkmaya başlarsınız. Bunun aksine yanında karbonhidrat içeren bir besin tüketirseniz en az 2 – 2.5 saat tok kalır, bu sayede bir sonraki öğüne kadar gereksiz şeyler atıştırmazsınız. Dolayısıyla her öğünde karbonhidrat içeren besinlere mutlaka yer verin. Ancak seçiminiz kan şekerini hızla yükseltmedikleri için lif içerenlerden yana olmalı. Örneğin pilav ya da patates yerine, sindirimleri nispeten daha uzun süren, böylece kan şekerini hızla yükseltmeyen kepek ekmeğini, tam buğday makarnasını, kuru baklagilleri veya bulgur pilavını tercih etmenizde fayda var. Tabii her öğünde karbonhidrat içeren besinleri 3 – 4 yemek kaşığını geçmeyecek miktarda yemeniz gerektiğini de unutmayın!

Öğün atlamayın

Zayıflamanın öğün atlamaktan geçtiği yolundaki hatalı bilgilerle hareket etmeyin. Çünkü aç kaldığınızda vücudunuz bunu bir tehdit olarak algılıyor ve ihtiyaç duyulan enerjiyi yağ dokusundan almaya başlıyor. Fakat vücut uzun süre açlıktan sonra yağ deposundan sağlanan bu enerjiyi, öğün tüketilmesi ile beraber besinlerle gelen enerjiyi tekrar yağ dokusuna geri gönderiyor, hem de fazlasıyla. Bu da kilo verememenize, hatta kilo almanıza yol açıyor!

Dolayısıyla kahvaltıyı uyandıktan sonra en geç 1 saat içinde yapmalı ve sonraki öğünleri 2 – 4 saat sonra olacak şekilde planlamalısınız. Bunun için her gün 3’ü ana öğün olmak üzere günde en az 5 – 6 kez beslenin. İsterseniz, ara öğün sayısını 4’e bile çıkarabilirsiniz. Bu sayıyı kahvaltı saatinize göre belirleyebilirsiniz. Örneğin kahvaltınızı saat 7.00’de yapıyorsanız, ana öğünden önce mutlaka bir ara öğününüz olmalı. Ancak sofraya saat 10.00 gibi oturuyorsanız, bu durumda 2 – 3 saat sonra öğle yemeğine geçebilirsiniz.

Sofraya geç saatlerde oturmayın

Yoğun iş temposu nedeniyle bunu başarmak pek kolay olmasa da akşam yemeğini çok geç saatlere bırakmamaya çalışın. Akşam saat 19.00 gibi sofraya oturabiliyorsanız, çok şanslısınız. Ancak bu mümkün değilse ve diyelim ki saat 24.00’te yatağa gireceksiniz, hiç olmazsa yatmadan en az 4 saat önce akşam öğününü tamamlayın ki hareketsiz kaldığınız için kaloriler vücudunuzda depolanmasın. Akşam yemeğinde ağır yemekler yerine kalorisi az ve sindirimi kolay hafif yemekleri tercih edin! Eğer geç kalmışsanız, akşam yemeğini atlamayı bir çözüm olarak da görmeyin. Çünkü öğünü tamamen atlarsanız yetersiz beslenmiş olur ve vücudunuz uzun süre aç kalacağı için bazal metabolizmanızın hızının düşmesine yol açabilirsiniz.

Kızartmayın, haşlayın…

Fazla kilolarınızdan kurtulmak için besinlerinizi pişirme şekline de dikkat etmelisiniz. Kızartmaları ayda bir veya iki kez ile sınırlamalı, bunun yerine haşlama veya fırında pişirme şekillerini tercih etmelisiniz. Eğer patates kızartmasını çok veriyorsanız, baharatlandırarak fırında elma patates şeklinde hazırlayabilirsiniz.

Proteini abartmayın

Protein tüketiminde aşırıya kaçmayın. Çünkü bol protein almak aynı zamanda ‘yağlı’ beslenmek anlamına geliyor. Çok yağlı beslenmek de metabolizmanın hızlı çalışmasına engel oluyor. Bu nedenle günlük besin ihtiyacınızın sadece yüzde 18’inin proteinden oluşmasına özen gösterin. Fazla protein alımının böbrekleri yorduğunu da unutmayın.

Karbonhidratla proteini ayırarak zayıflamak

Karbonhidrat ve proteini ayırmayı temel alan diyetler sağlıklı zayıflamayı sağlar mı? 

Uzman Diyetisyen Simge Çıtak, moda diyet efsaneleriyle ilgili gerçekleri açıklıyor...

“Mucize” diye lanse edilen diyetlerin başında karbonhidrat ve protein içeren besinleri ayırmak geliyor. Peki, bu mümkün mü? Karbonhidratlarla proteinler yiyeceğin içinde zaten ayrılamazken yemek olarak ayrılması düşünülebilir mi?

Karbonhidratlar, proteinler, yağlar, vitaminler, mineraller ve su, doğada bulunan besin öğeleridir. “Makro besin öğeleri” dediğimiz ve enerji veren 3 temel besin öğesi ise karbonhidrat, protein ve yağdır.

Bu besin öğelerini farklı türde ve miktarda içeren yiyecekler bulunur. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değil, çünkü süt veya yoğurt tükettiğinizde aynı anda protein ve karbonhidrat alırsınız. Tahıl grubu yediğinizde, karbonhidratla birlikte bitkisel protein alırsınız. Yani doğada zaten bunlar birleşik olarak yer alır. Bizim ayırmamız mümkün değildir.

Proteinlere gelecek olursak vücudun büyüme ve gelişmesinde, dokuların tamirinde ve birçok hücrenin görevini yerine getirmesinde proteinlerin önemli rolü vardır diyebiliriz. Vücudun karbonhidrat ve yağlardan protein sentezlemesi mümkün olmadığından proteinlerin besinlerle dışarıdan alınması zorunludur. Bütün hayvansal ve bitkisel besinler protein içerir, ancak miktar ve kalite bakımından birbirinden farklı proteinler olduğunun da altını çizmek gerekir.

Protein, et, tavuk, balık, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı gıdalarda olabildiği gibi kuru baklagiller, ekmek, bulgur gibi bitkisel kaynaklı gıdalarda da vardır. Bitkilerden sağlanan proteinde bazı elzem amino asitlerin az bulunması ve sindirilme oranlarının düşüklüğü bu proteinlerin vücutta kullanılma oranlarını düşürür.

Vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılan proteinin 1 gramı, 4 kalori verir. Günlük alınan enerjinin yüzde 12-15'i proteinlerden karşılanmalıdır. Kilogram başına günlük 0,8-1 gram protein alımı ise gereksinimi karşılamaya yeterlidir.

Fazla protein tüketilirse ne olur?
Proteini yüksek besinleri fazla tüketmek veya fazla protein almak, kemik erimesine, kanda ürik asit seviyesinin artmasına, sonunda da gut adı verilen eklemlerde şişlik ve ağrıyla kendine gösteren hastalığa neden olabilir. Ayrıca yüksek proteinli bir diyette fazla posa alınmadığı için kabızlığa neden olabilir.

Moda diyet efsaneleriyle ilgili gerçekler

Lahana çorbası diyeti 
Bol miktarda lahananın çorba haline getirilip gün boyu tüketilmesi esasına dayanır veya lahana suyu kullanılır. Çok posalı bir sebze olan lahana, bol miktarda tüketildiğinde kısa süreliğine tokluk hissini yaratır ve bağırsak çalışmasını da artırdığı için kişi kendisini kilo vermiş hisseder. Halbuki vücutta sadece su kaybına neden olur. Ayrıca kişi dengesiz ve yetersiz beslendiği için bazı hastalıklara zemin hazırlar.

Beverly Hills diyeti 
Bu diyette sadece meyveler yer alır. Karbonhidrat içeriği yüksek, protein ve yağ içeriği düşüktür. Bazı kan değerlerinin bozulmasına, özellikle kan yağlarının yükselmesine sebep olabilir. Diyabetik kişilerde kan şekerinin yükselmesine yol açabilir.

Yüksek protein diyeti 
Et ürünlerinin sınırsızca tüketilip ekmek, meyve, tahıllar gibi karbonhidrat kaynaklarının yenmemesi esasına dayanır. Karbonhidratların kesilmesi kısa sürede hızlı kilo kaybı sağlayabilir ancak kısa sürede verilen kiloların yağ kaybı sayılmayacağı unutulmamalıdır. Ayrıca et ürünlerinin aşırı tüketilmesi sonucu kolesterol yükselir, böbreklere aşırı yük biner. Tahılların kesilmesine bağlı olarak da bazı vitaminlerde eksiklik olabilir.

Düşük enerjili diyetler 
Bu tip diyetlere ketojenik diyetler adı verilir. Karbonhidrat miktarı çok kısıtlanmıştır. Protein ve yağ miktarı ise yüksektir. Karbonhidrat miktarı aşırı kısıtlandığında kanda keton cisimciklerinin artmasına yani ketozise neden olurlar. Keton cisimciklerinin artması durumunda da hastalık tablosu ortaya çıkar. Genellikle 200-800 kalori arasında enerji içerirler. Vücudun sıvı ve elektrolit dengesi bozulur, kemik erime riski artabilir, kanda ürik asit, yağ ve kolesterol yükselebilir. Ayrıca baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon eksikliğine, yorgunluk, kusma, ishal ile vücudun tüm dengesini bozabilirler.

Pritikin diyeti 
Az yağlı ve yüksek posalı bir diyettir. Karbonhidrat ve bitkisel protein içeriği yüksektir. Kalsiyum ve B12 vitamin yetersizliğine neden olur. Hayvansal besinler yer almamıştır.

Kaynak: pudra

Diyeti Sabote Eden 10 Neden!

Zayıflama sürecinde diyet programını baltalayan birçok neden bulunuyor. Bazı erkekler de kadınların diyetini sabote ediyor!

Zayıflama amaçlı diyet programı uygulamak, kilo fazlası olan, hayatında kalıcı beslenme değişiklikleri yapmak ve kilo vermek isteyenler için en iyi yöntem. Ancak zayıflayabilmek; kişinin durumunu kabullenmesi, gerçekçi hedefler koyması, yaşam tarzını değiştirmekte kararlı olması, zayıflamayı bir takıntı haline getirmemesiyle mümkün.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Günsoy, diyeti sabote eden başlıca 10 neden bulunduğunu belirterek bunları şöyle sıralıyor:

1- Ara öğün yapmamak: Beslenme uzmanlarının üç ana öğün dışında üç ara öğün yapılmasına yönelik ısrarı, vücudun tembelleşmesini önleme amacından kaynaklanıyor. Diyet programı uygulayan kişiler ara öğünleri gereksiz buluyor ve yapmamakta direnebiliyor. Oysa ara öğün yapmak kişi, masabaşı iş de yapsa vücudun kıtlık sinyali almasını, dolayısıyla yağları depo olarak tutmasını engelliyor. Ara öğün yapanlarda metabolizma daha hızlı çalışıyor. Masa başı işi de yapılsa vücut enerji harcamaya devam ediyor. Yağlardan enerjiyi kullanıyor. Ara öğünsüz bir diyette vücut kıtlık sinyali alıyor, ihtiyacı olan enerjiyi kaslardan karşılıyor.

2- Sadece kalori hesabı yapmak: Beslenme uzmanı gözetiminde diyet yapanlar, yiyeceklerinin kalorisini öğrenince öğlen ve akşam yemeklerin kalorisini hesaplayıp, bu kaloriye denk dondurma, tatlı ya da başka yiyecekler tüketmeye çalışıyor. Böyle yapınca da denge bozuluyor. Öğlen yemeğinin kalorisini hesaplıyorlar. O kalorinin yerine dondurmayı, pastayı koymaya çalışıyorlar. Sağlıklı beslenme diyetinde salata, et, ekmek var, yoğurt var. Bu yiyecekleri tüketince protein, karbonhitrat, yağ alınmış oluyor. Tüm besin grupları dengelenmiş oluyor.

3- Hazır dondurmaları çok sık tüketmek: Hazır dondurmaların kalorisi çok yüksek olduğundan tüketilmemesinde yarar var. Tatlıyı ve dondurmayı çikolata, fındık, fıstık soslarıyla tüketmek vücuda bol bol şeker ve yağ alınmasına yol açıyor. Bunun yerine arada sırada sade dondurma tüketmek hazır dondurma tüketmekten daha yararlıdır.

4- En çok erkekler sabote ediyor: Zayıflama amaçlı olarak beslenme ve diyet uzmanlarınca kişiye özel olarak hazırlanan beslenme programları, kişinin sağlık koşulları, günlük beslenmesi, yaptığı iş, stres düzeyi de göz önünde bulundurularak planlanıyor. Kadınların diyetini sabote eden nedenlerin başında erkeklerin tavırları geliyor. Erkekler eşlerine ya da sevgililerine, diyet yaparken genellikle yardımcı olmuyor. Onun yerine ‘bir tanecik tatlı yemekten bir şey olmaz, ‘kepek ekmeği yiyince ne oluyor, onun da kalorisi var!’, ‘hiç pilavsız hayat olur mu?’, ‘bu kebap da yenilmez mi?’ gibi cümleler kurarak zayıflama diyetinin amacını ortadan kaldıracak engellemelerde bulunuyor. Eğer diyet yapan kişi yemek yemeyi çok seviyor ve zorlanıyorsa, bu tavırların sürekli gün içinde tekrarlanması, şirket arkadaşlarının çevresindeki başka kişilerin de destek olmaması nedeniyle diyet programı başarısız olabiliyor.

5- Yüksek kalorili kahveler içmek: Sıcak havalar soğuk içeceklerin tüketimini de artırıyor. Ancak yemek konusunda olduğu gibi içecek konusunda da aşırıya kaçmamak önemli. Sade kahvenin kalorisi çok az, ancak kahve karışım halinde olunca, çeşitli aromalar, kremalar katılınca 560 kaloriyi buluyor. Çoğu zaman beslenme uzmanları sadece öğle yemeğinde yaklaşık 500 kalori tüketilmesini istiyor. Bu durumda öğle öğününün kalorisi tek bir kahveden alınmış oluyor. Ayrıca fazladan yağ ve şeker de depolanıyor.

6- Yiyeceklerin etiketlerini okumamak: Diyet yaparken en çok yanıldığımız konular arasında light ürünler geliyor. Bu ürünlerin etiketlerinin iyi okunması gerekiyor. Diyet çikolatalar ve meyveli sodaların dikkatli tüketilmesi önem taşıyor. Diyet çikolatanın şekeri azaltılıyor, ama çikolata tadı verilebilmesi için yağı artırılıyor. Sade soda yerine meyveli soda daha fazla şeker alınmasına yol açıyor.

7- Az su içmek: Su içmek vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasını sağlıyor. Yaz aylarında en çok rahatsızlık veren konular arasında vücuttaki ödem geliyor. Bu ödemi önleyici unsunların başında az kafein tüketmek, yeterince su içmek yer alıyor. Günde 2-2,5 litre su tüketimi sağlıklı beslenmenin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediliyor.

8- Dışarıda yağlı yiyecekler tüketmek: Zayıflama diyeti uygularken diyetisyenin verdiği listeye uygun beslenmek gerekiyor. Toplu yerlerde pişen yemekler, dışarıda tüketilen yiyecekler her zaman evdekinden daha yağlı yapılıyor. Eğer canınız, makarna ve pilav çektiyse dışarıda katı yağla ya da içeriğini bilmediğiniz bir yağla yapılmış pilav veya makarnayı tüketmektense evde zeytinyağıyla yaptığınızı yemek daha doğrudur.

9- Diyeti sürekli bozmak, yarın başlayacağım diye ertelemek: Zayıflamanın da sağlıklı beslenmenin de temel kuralı kararlı olmaktan geçiyor. Kararlılık yoksa diyet programı da başarısız olmaya mahkum oluyor. Sürekli diyet programını bozup bozup yeniden başlamak, istikrarlı bir şekilde uygulamamak zayıflamaya neden olmayacağı gibi kilo alınmasına da sebep olabiliyor.

10- Bol şekerli asitli içecekleri çok içmek: Bir kutu kolada 25 küp şeker var. Bu yüksek şeker içeriğini bir bardak suda kullansak o içilemez hale gelir. Bu nedenle kolalı içeceklerdeki şeker, asit içeriğiyle birleşince içilecek hale geliyor. Diyet kolanın kalorisi düşük ama yapay tatlandırıcı kullanıldığından dolayı insülin direncine neden oluyor. Diyet kola ayrıca kafein içeriği sebebiyle vücutta ödem oluşturuyor. İçinde birçok katkı maddesi de bulunuyor.

Hareketsizlik kilo yapıyor

Spor ve egzersizin önemine değinen uzmanlar, herkesin bu ilkeyi edinmesi gerektiğinin altını çiziyor. 

Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Okul Müdürü Prof. Dr. M.Kamil Özer, spor ve egzersizin insan yaşamında etkisinin büyük olduğunu belirterek, her insanın haftada en az 3 gün birer saat egzersiz yapması gerektiğini bildirdi.

Her insanın haftada en az 3 gün birer saat egzersiz yapması gerektiğini ifade eden Özer, hiç bir şey yapılamıyorsa yürünmesini, yürümenin de yüksek tempoda yapılmasını önerdi. Hareketsizlik nedeniyle obezite başta olmak üzere birçok rahatsızlıklarda artış görüldüğünü kaydeden Özer, bu hastalıkların tedavisinin de pahalı olduğunu söyledi.

Bu nedenle en basit spor olan yürüyüşün yapılması uyarısında bulunan Özer, “herkes yediklerinin yarısını yesin, hareketlerinin iki mislini yapsın” uyarısında bulundu.

Sporun aynı zamanda bir sosyalleşme aracı olduğunun da altını çizen Özer, insanın spor yaparak kendine güveninin artacağını vurguladı.
Sporda beslenmenin önemine de değinen Özer, spor yapan kişilerin doğal yiyecekleri tercih etmesi, artı besin maddesi sayılan vitamin gibi sentetik ilaçlarla beslenmemesi gerektiğini bildirdi.

Sıcak havada, özellikle güneş altında spor yapmanın tehlikeli olduğuna işaret eden Özer, sporun, sabah saatlerinde veya güneş battıktan sonra rutubetli olmayan havada yapılması uyarısında bulundu.

Spor yapıldığı zaman bir takım düşüncelerden arınıldığını ve insanın kafasındaki tüm olumsuz düşüncelerin yok olduğunu belirten Özer, sözlerini şöyle tamamladı:

“Spor yapıldığında kan dolaşımı artar, hücrelere daha çok oksijen gider ve olumsuz düşünceler yok olur. Spor yaptığınız sürece, bir şey düşünmezsiniz, kederliyseniz kederinizi unutabilirsiniz. Spor yapılırken bazı hormonlar salgılanır ve bu salgılardan mutluluk hormonu da insana mutluluk vererek spor alışkanlığının kazanılmasını sağlar.”

Kaynak: e- guzellik.net

Yağları ömür boyu yok edin!

Özellikle karın bölgesindeki yağlanma tüm kadınların canını sıkıyor. Peki yağlar neden özellikle bu bölgede birikiyor? Karın yağlarının oluşumu ve yok edilme süreciyle ilgili merak ettiğiniz her şeyi derledik

Yağların vücutta hangi sebeple ve nasıl depolandığı, fazla kiloların oluşmasında önemli bir etken. İnsanların daha zor koşullarda yaşadığı eski dönemlerde vücutta yağ depolanması hayati önem taşıyordu. Vücut, gıdalardan artan enerjiyi yiyecek bulunamadığı zamanlarda kullanmak üzere depoluyordu. Günümüzde enerji depolaması hayati gereklilik taşımasa da; yağ, diğer organların fonksiyonlarını etkileyen hormonları ürettiği için önemli. Cosmopolitan dergisi, vücuttaki yağın oluşumunu ve yok edilme sürecini mercek altına aldı. 

HIZLA ZAYIFLAMAYIN! 
 Diyette yağ alımını kesmek kilo vermeyi hızlandırır mı? 
Uzmanlara göre yapılan en yaygın hatalardan biri çok az yemek... Bu, metabolizmanın yavaşlamasına neden olur, vücut olanı koruma moduna girer. Vücudun enerji seviyesini ve metabolik işlemleri sürdürebilmesi için belli bir miktar besine ihtiyaç vardır ve bu nedenle çok az yağ tüketmek de bir problemdir. Diğer bir yaygın hata da sürdürülebilir olmayan bir diyeti takip etmektir. Hızlı zayıflama diye bir kavram yoktur. 

 Gece geç saatte yemek, kilo vermeyi engeller mi? 
Vücudunuz çalışmayı gece de durdurmaz ve uyurken uzun bir süre açlık döneminde olduğunuz için aslında önemli miktarda enerji yakarsınız. Gece acıkanlar için önemli olan yemek yemesi değil, o saatte neyi ne kadar yediğidir. Mutfaktaki raflarınızı meyve ve fındık gibi düşük glisemik indeks değerine sahip atıştırmalıklarla doldurmak, harika bir fikir olabilir. Bu, metabolizmanızın çalışmasını hızlandırır ve sizi sağlıksız yiyeceklerden korur. 

 Kadın vücudu yaşlandıkça neden biçim değiştirir? 
Kadın vücudu genellikle menopoz dönemi öncesine kadar armut biçimindedir, yağlar kalçada depolanır. Menopoz sonrasında ise vücuttaki yağ, orta bölgeye depolanır ve vücut elma biçimini alır. Yağ dağılımındaki bu fark, menopoz dönemindeki hormonal değişikliklerden kaynaklanır. 

SPORDAN ÖNCE YİYİN! 
 Yemeyi egzersizden önce mi yoksa egzersizden sonra mı yemek daha doğru olur? 
Egzersizden önce yemek yemek tavsiye edilir. Fakat zamanlama önemlidir. Çalışmadan iki saat önce yapılan yüksek karbonhidratlı ve düşük lifli bir atıştırma idealdir. Bundan daha geç bir zamanda yemek, spor yaparken zorlanmanıza sebep olabilir. Egzersiz sonrası yenen hafif atıştırmalıklar da o sırada boşalan karbonhidrat depolarınızın tekrar yenilenmesini sağlayacağı için uygundur. Spor sonrası yüksek karbonhidrat ve biraz da protein içeren bir öğün idealdir.

ARA ÖĞÜNLER ACIKMAYI ÖNLER!
 Vücuttaki yağ hücreleri zamanla değişim gösterir mi? 
Birkaç yıl öncesine kadar, doğum sonrası sahip olduğunuz yağ hücrelerinin siz zayıflayıp şişmanladıkça dolup boşaldığı düşünülüyordu. Sonuçta hücrelerin sayısı değişmese de özellikle hamilelerde, yağ hücreleri ciddi oranda büyüyor ve şişmanlamaya yol açıyor. 

 'Üç ana öğün yiyerek kilo verilir' lafı doğru mu? 
Ara öğünler, metabolizmayı hızlandırdıklarından ana öğünlere göre daha yararlıdır. Ara öğün, insülin salgılanmasını düzenler. İnsülin salgısı normal seviyelerde olunca vücudun yağ kırma kapasitesi de düzelir. Ara öğünler, kişinin olur olmaz zamanlarda acıkmasını önler.

KARINDAKİ YAĞ HASTALIK BELİRTİSİ
 Karın bölgesinde oluşan yağlanma tehlikeli mi? 
Özellikle karın ve bel bölgesinde oluşan aşırı yağlanma; obezite, insülin direnci, tip 2 diyabet, kısırlık ve kardiyovasküler hastalıklara sebep olabilir. 

KİLO VERİRKEN BUNLARA DİKKAT!
Öğünlerinizde daha az ve sağlıklı besinler yerken, enerji tüketimini artırmak da kilo vermenin en mantıklı yoludur. Uzmanlar kilo verirken dikkat etmeniz gerekenleri sıraladı. 

ÖĞÜN YERİNE GEÇEN KARIŞIMLAR 
Bu karışımların bazıları kısa vadede belirgin bir kilo kaybını hedefliyor. Böyle bir zayıflama yöntemi muhtemelen yağ kadar kas kaybını da içeriyor. Bu karışımlar, vücudun depolamadığı kadar yüksek miktarda protein içeriyor. Eski diyetinize döndüğünüz zaman kaybettiğiniz kiloları hızla geri alıyorsunuz. 

KİLO VERME İLAÇLARI 
Bu ilaçların, vücudun besinlerdeki yağı almasını engelleyen türleri güvenlidir. Ama başta ishal olmak üzere yan etkileri olabilir. Bu durum sizi daha az yağ yemeye yöneltebilir. Daha az yağ yemek de sağlığınıza zarar verebilir. 

EGZERSİZ PROGRAMLARI 
Egzersiz programları, her zayıflama stratejisinin bir parçası olmalıdır ve mutlaka kas yapmaya yönelik bir direnç çalışması içermelidir. Kas yapmak yağ oluşumunu engeller.

Kaynak: sabah.com.tr

Fazla kilo psikolojiyi bozuyor!

Kış boyunca alınan kilolar artık daha fazla göze çarpıyor. Kıyafetlerin çoğu dar geliyor. Birçok kişi zayıflamak adına diyet yapıyor ve spor salonlarına gidiyor. Aslında kilolar sadece bedenen değil ruhen de bizi etkiliyor.

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilo kontrolünün özellikle kadınlarda depresyonu tetikleyen bir unsur olduğunu belirtiyor ve depresyona varabilecek kilo problemleri ile ilgili şunları anlatıyor…

Kilo Almak Ruhsal Problemlere Yol Açıyor…

Beslenmedeki yanlış alışkanlıklar, yaşanan iş stresi ve benzer birçok problem ile kilo alımı hızlı olarak gerçekleşebilir. Alınan kilolar ise fiziki ve ruhsal birçok probleme yol açabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilolu olup da “ben kendimle barışığım” diyenlerin çoğunun gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor ve ekliyor: "Aslında kilo, başlı başına yoğun bir anksiyete nedenidir.” Kilo almanın depresyona neden olabileceği gibi depresyonda olmanın da kilo almayı beraberinde getirebileceğini belirten Yavuz, kilo almanın muhtemelen artan stres veya duygusal bir aksaklık sonucu ortaya çıkacağını söylüyor.

Kilo Almaya Başlayan Kadın Kendini Sorgulamalı…

Dr. Yavuz, yemek yemenin birçok kadın için hem rahatlama hem de kızgınlık kaynağı olabileceğini, spor yapmaktan kaçan ve kilo almaya başlayan bir kadının mutlaka kendini sorgulaması gerektiğini söyledi.  Durumun kısa bir süre sonra kısır döngüye dönüşeceğini ve kilolu olma gerçeğine daha fazla yemek yiyerek karşılık verip spor yapmaktan kaçınarak kiloların alıp başını gidebileceğini vurguladı.  Depresyon sonucu kilo alan bayanların antidepresan konusunda dikkatli olmaları gerektiğini aktaran Dr. Yavuz, “Böyle bir tedavinin sonucu yine kilo almak olabilir, bu antidepresanlardan kaçmak için bir neden değildir fakat fazla kilolarla baş etmek için kullanılacak bir yöntem de değildir” açıklamasını yaptı. Depresyon nedeniyle ilaç kullanan kişilerin kilolarını sık sık takip etmeleri, eğer kontrolsüz bir kilo alma söz konusu ise derhal hekimleri ile görüşmeleri gerektiğini özellikle vurguladı.

Hamilelik Geçirenler ve Masa Başı Çalışanlar Risk Altında

Dr. Mehmet Yavuz, kadınların kilo almaya en müsait oldukları dönem olarak bilinen gebelik dönemi ve sonrasında vücutta kalan fazla kiloları atmak için bir çaba harcanmıyorsa ve gerçekleşen birden fazla doğum varsa yine şişman adayı bir kadınla karşı karşıya kalırız açıklamasında bulundu. Doğum dışında kadının hayatında oluşan çeşitli değişiklikler nedeniyle fiziksel aktivitelerinin azalması, örneğin bedensel olarak aktif olduğu bir işten masa başı bir işe geçmesi, iş bırakma veya emeklilik, araba kullanmaya başlamak gibi nedenlerle enerji tüketiminin azalmasının da kilo kontrolünde sorunlara yol açtığını söyledi.  Dr. Yavuz, şişmanlığın artışına neden olan etkenler arasında yaşlılık, beslenme alışkanlığının ayaküstü yenen tost, sandviç, pizza gibi hazır yiyeceklere kaymasının da bu duruma zemin hazırladığını belirtti. Ayrıca toplumda yaşamanın, evliliğin, alkol tüketimindeki artışın ve en önemlisi genetik özelliklerin de kilo almada etkili olduğunun altını çizdi.

Depresyondan Kurtulmak İçin Beslenmenizi Değiştirin…

Toplum olarak beslenme tarzının özelliklerinin de şişmanlık için belirleyici olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, çok yağlı yemek türleri fazlaca tüketiliyorsa ya da özellikle sanayileşmekte olan ülkelerde tercih edilen hazır yemek türleri tüketiliyorsa şişmanlığın toplumsal bir sorun haline gelebileceğini belirterek bireyleri beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri konusunda uyardı.

Dr Mehmet Yavuz,  kişilerin daha sağlıklı beslendikleri sürece hem kilo vereceklerini hem de depresyondan kurtulabileceklerini açıkladı.

Kilo Depresyonundan Kurtulmak İçin Öneriler…

— Sabah kahvaltısı yapın. Öğün sayısını azaltmadan 3 öğün yemek yiyin, hatta ara öğünlerle günlük öğün sayınızı arttırın.

— Sebze ve meyve tüketimini artırın.

— Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır.

— Çikolata, bisküvi gibi besin değeri düşük ama kalorisi yüksek besinler yerine taze veya kurutulmuş meyve yiyin.
— Yemeğinizi yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınız zaman zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.

—Hayvansal yağlardan kaçının. Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın.

— Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçeği yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.

— Bol su için.

— Mümkünse her gün aynı saatte kalkın.

— Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bir şey yemek istemeyecektir.

— Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.

— Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın.
Blogger tarafından desteklenmektedir.