Responsive Banner design

Hayatımız boyunca 10 fil ağırlığında yiyecek tüketiyoruz

Besin maddeleri enerji sağlamada, vücudun gelişmesinde, dokuların ve organların onarımında hayati görevler üstleniyor. Sağlıklı bireyler için doğru beslenme tüyoları veren Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, normal beslenme koşullarında yetişkin bir bireyin her yıl yaklaşık bir milyon kalori aldığını ve hayatı boyunca yaklaşık 45 ton yiyecek tükettiğini vurguladı.

Doç. Dr. Tamer, California Üniversitesi’nden Dr. Liz Applegate’in başkanlığında yapılan bir araştırmaya göre insanların ömürleri boyunca aldığı kalori miktarını şöyle hesapladı: “1 yıl boyunca kadınların günde 1800, erkeklerin ise 2500 kalori aldığı varsayıldı. Yine günde 1.5-2 kiloluk besin alarak 65-70 yıl yaşadıkları göz önünde tutuldu. Bu hesaplamaya göre bir insan ömrü boyunca neredeyse 10 fil ağırlığında (ortalama 45 ton) yiyecek tüketiyor. Hiç şüphesiz bu yiyecekler, ağırlıklarından çok dengeli tüketilmeleri halinde sağlıklı ve uzun bir yaşam vaat ediyor.”

Doç. Dr. İsmet Tamer, araştırmalara göre bir insanın ömrü boyunca yaklaşık 1 milyon kalori alarak 45 ton yiyecek tükettiğini açıkladı. 70 kiloluk bir yetişkinin günde en az 31 gram protein alması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Tamer, vejetaryenler için de önemli bir uyarıda bulundu: “Vejetaryen beslenme durumunda vücut için gerekli aminoasitlerin bir şekilde alınması gerekir, bunun için baklagillerle tahıllar birleştirilerek tam protein elde edilebilir.”

Besin maddeleri enerji sağlamada, vücudun gelişmesinde, dokuların ve organların onarımında hayati görevler üstleniyor. Sağlıklı bireyler için doğru beslenme tüyoları veren Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. İsmet Tamer, normal beslenme koşullarında yetişkin bir bireyin her yıl yaklaşık bir milyon kalori aldığını ve hayatı boyunca yaklaşık 45 ton yiyecek tükettiğini vurguladı. Doç. Dr. Tamer, California Üniversitesi’nden Dr. Liz Applegate’in başkanlığında yapılan bir araştırmaya göre insanların ömürleri boyunca aldığı kalori miktarını şöyle hesapladı: “1 yıl boyunca kadınların günde 1800, erkeklerin ise 2500 kalori aldığı varsayıldı. Yine günde 1.5-2 kiloluk besin alarak 65-70 yıl yaşadıkları göz önünde tutuldu. Bu hesaplamaya göre bir insan ömrü boyunca neredeyse 10 fil ağırlığında (ortalama 45 ton) yiyecek tüketiyor. Hiç şüphesiz bu yiyecekler, ağırlıklarından çok dengeli tüketilmeleri halinde sağlıklı ve uzun bir yaşam vaat ediyor.”

Kadınların vücudunda daha az su var
Temel besin maddeleri proteinler, karbonhidratlar, yağlar, mineraller, vitaminler ve su olmak üzere 6 gruba ayrılıyor. Bu maddelerin vücutta farklı oranlarda bulunduğunu işaret eden Doç. Dr. Tamer, “Vücudun yaklaşık yüzde 50 - 60’ı sudur, vücuttaki yağ oranı arttıkça su miktarı düşer, azaldıkça su miktarı artar. Bu nedenle kadınların vücudunda daha az su vardır” ifadesini kullandı.

İdeal yağ oranı erkekte yüzde 15 kadında yüzde 22
Vücuttaki ideal yağ oranı seviyesinin erkeklerde yüzde 15, kadınlarda ise yüzde 22 civarında olduğunun altını çizen Doç. Dr. Tamer, “Protein seviyesi ise yüzde 18-20 civarındadır ve kas kitlesiyle orantılıdır, bu nedenle erkeklerde daha fazla protein bulunur. Normalde vücuttaki karbonhidrat düzeyi yüzde 1 civarındadır. Kaslarda ve karaciğerde depolanan karbonhidratlar, özellikle egzersiz sırasında beyin için hayati önem taşıyan bir enerji kaynağıdır” diye konuştu.

70 kiloluk bir insan günde en az 31 gram protein almalı
Vücudumuzun kullanabileceği potansiyel enerji kaynakları olan proteinler, karbonhidratlar ve yağlar, “makro besinler” olarak sınıflandırılıyor. Proteinler vücudun kendini yenileyebilmesi için alınması zorunlu besinler olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 70 kilo ağırlığında bir yetişkinin ihtiyaç duyduğu günlük minimum protein miktarının 31 gram olduğunu aktaran Doç. Dr. Tamer, ancak kişilerin vücut ağırlıkları ve metabolik durumları farklı olduğu için günlük protein gereksinimleri de 70-75 grama kadar değişkenlik gösterebileceğini söyledi. Doç. Dr. Tamer, büyüme, hamilelik, egzersiz, yaralanma ve hastalık dönemlerinde ise kişideki protein ihtiyacının artacağını belirtti. Tamer, vücudun büyüme gelişme ve yenilenmesi için günlük ortalama 5 gram azot çıkışı için hesap edilen protein değerine ihtiyacı olduğunu sözlerine ekledi.

Günlük minimum protein ihtiyacı hangi gıdalardan nasıl sağlanır? (31 gram)
100-150 gr az yağlı beyaz peynir
80-100 gr yağsız dana eti
100 gr yağsız tavuk veya hindi eti
200-250 gr yumurta, özellikle beyazı
2 su bardağı yağsız süt
100-120 gr ızgara balık
100 gr fındık veya fıstık
100-150 gr badem
200 gr nohut veya fasulye
100 gr kabak çekirdeği
300 gr yeşil mercimek

Vejetaryenlar baklagille tahılı birleştirmeli
Referans proteinler denilen kolay sindirilebilir ve bütün esansiyel (vücuda gerekli) aminoasitleri (protein yapı taşları) içeren besinlerden alınmasının sağlıklı yaşam için şart olduğuna işaret eden Dr. Tamer, vejetaryen kişilere ise şu önemli tavsiyelerde bulundu: “Vejetaryen beslenme durumunda da esansiyel aminoasitlerin bir şekilde alınması gerekir, bunun için baklagillerle tahılların birleştirilmesi yoluyla (örneğin 1.5 bardak pirinç+ 1 bardak mercimek = 85 gr tavuk) tam protein elde edilebilir.”

Sağlıklı Et Pişirmek İçin Dört Püf Noktasına Dikkat!

Sofralarında sağlıklı et tüketmek isteyenlerin sadece birkaç püf noktasına dikkat etmesi yeterli…Etinizi yüksek ateşte pişirmemek, kuyruk yağı gibi kolesterol seviyesini kolay yükselten yağlardan uzak durmak ve haşlama, ızgara, fırın gibi pişirme yöntemlerini kullanmak öncelikli konularınız olmalı..!

İnsan vücudunun sağlıklı olması için hayati önem taşıyan et ve et ürünlerini birkaç püf noktasına dikkat ederek doğru yöntemlerle pişirin; sofralarınız hem sağlıklı hem de lezzetli olsun. Etin haşlama, ızgara ve fırında pişirilmesinin en sağlıklı yöntemlerden olduğuna dikkat çeken uzmanlar uyarıyor: “Eti yüksek ateşte pişirmeyin ve asla ekstra yağ kullanmayın..!”

Eti en sağlıklı ve doğru şekilde pişirmek isteyenler için Mahallenin Kasabı adına uzman tavsiyelerinde bulunan Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber’e göre; dört püf noktasına dikkat etmeniz gerekiyor:

• KUYRUK YAĞI KULLANMAYIN: 
İç yağı ve kuyruk yağı kolesterol ile trigliserit seviyelerini en kolay yükselten yağlar. Bu yüzden et mümkün olduğunca yağlardan arındırılmalı ve o şekilde pişirilmelidir.

• TEREYAĞINDA KAVURMAYIN: 
Etin yağ dokusu içerisinde kendisinden bulunan yağlar, pişirme esnasında eriyerek ete yeterli lezzeti katar. Ekstra yağ eklemeye gerek yoktur. Özellikle yağlı etleri bir de tereyağında kavurmak son derece sağlıksızdır.

• KIZARTMA YAPMAYIN: 
Et, haşlama, ızgara veya fırında pişirilmelidir. Kuşbaşı halinde doğranarak yağsız olarak sebzelerle birlikte sote de edilebilir. Kızartma ve kavurma yöntemleri mümkün olduğunca tercih edilmemelidir.

• YÜKSEK ATEŞTE PİŞİRMEYİN: 
Birden yüksek ateşe konulan etlerin dış yüzeyleri hızlıca pişer, içleri çiğ kalır. Hızlıca pişme sürecinde dışı katılaşan et hem lezzetsiz olur hem de kanserojen maddeler oluşur. Bu nedenle kırmızı etin, uzun sürede piştiği unutulmamalı ve mümkün olduğunca kısık ateşte pişirilmelidir.

Kahvaltı Etmeyen Kişiler Obez Oluyor!

Yapılan çalışmalarda düzenli kahvaltı yapmayan veya kahvaltıda yeterli miktarda doğru besinleri tüketmeyen kişilerin daha fazla obez olduğu görüldü. 

Kahvaltı edilmemesi sonucunda öğle vaktinde daha fazla acıkılacağı ve bunun sonucunda da bir sonraki öğünde besin tüketiminin daha fazla olacağı unutulmaması gerekir. Ortalama 8-9 saatlik açlık sonrası vücut, beslenmeye en çok sabah ihtiyaç duyar bu yüzden de en önemli öğün kahvaltıdır diyen beslenme uzmanı İpek Ağaca, vücudun ihtiyacı olan besin öğeleri proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mineraller, vitaminler ve su bir an evvel karşılamak gerekir diye konuştu.

Gün boyu yüksek performansta çalışmak, derslerdeki konsantrasyonunuzu ve buna bağlı olarak başarıyı arttırmak, daha aktif ve formda kalmak için güne kahvaltısız başlanmamasını belirten Ağaca, kahvaltı alışkanlığı olmayan pek çok kişi, sabah kalktığında her zamankinden daha hassas, alıngan ve sinirli olur. Tüm gece aç kalmış olan vücut, bize tepkisini bu şekilde gösterir. Yeterli miktarlarda protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin-mineral içeren, güzel bir kahvaltıdan sonra olaylara daha ılımlı davranıldığı, stres faktörünün azaldığı pek çok araştırmada da belirtilmektedir dedi

Türk Kahvaltısı Çok Sağlıklı. Kahvaltılık Gevrek Obeziteyi Önlemez
Kahvaltı sofrasında ne kadar fazla renk bulunursa gününüz de o kadar renkli geçer. Keyifli bir kahvaltıyla başlanan bir günün kötü geçmesi imkansıza yakındır. Kahvaltı yapmanız hem sizin, hem de yaydığınız pozitif enerjiden dolayı etrafınızdaki insanların gününün iyi geçmesini sağlayacaktır. Kahvaltınızın daha renkli ve daha keyifli olması için; domates, salatalık, havuç dilimleri, maydanoz, taze nane gibi çeşitli renkteki pek çok sebzeyi sofranızda bulundurmalısınız. Bu sebzelerin içerdiği vitamin, minerallerden de faydalanmış olacaksınız.

Kahvaltıda ihtiyacınız kadar esmer ekmek, orta yağlı peynir, yumurta, uygun miktarda zeytin veya ceviz tercih edebilirsiniz. Türk geleneksel kahvaltımız lezzetli olduğu kadar çok da sağlıklıdır.Türk kahvaltısı size gerekli olan proteini,kalsiyum ve yağı verir ve sizi uzun süre tok tutar. Kahvaltılık gevrek yerine Türk kahvaltısı tercih edilmeli diyen İpek Ağaca , kahvaltılık gevreklerin koşuşturmalı günlük hayatta çabucak hazırlanabilen bir kahvaltı seçeneği olması bakımından faydalı olabileceğini fakat sabahları kahvaltılık gevrek yemek, obeziteden kurtulmak için bir çözüm olmayacaktır.

Geleneksel kahvaltı ile kahvaltılık gevrekleri yeterli ve dengeli beslenme çerçevesinde tüketmek doğrudur. Hafta içine dengeli şekilde dağıtarak kahvaltıda çeşitlilik de sağlanmış olur diye konuştu.

Hayat boyu uygulanabilecek VB6 diyeti

Newyork Times Gastronomi Yazarı Mark Bitman tarafından bulunan VB6 Diyeti, şu sıralar zayıflamak isteyen kadınların gözde diyetlerinden. Bu diyet hızlı kilo verdirme özelliğine sahipken, yanlış uygulanıldığı taktirde ciddi sorunlara neden olabiliyor. Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak, bu yeni popüler diyetle ilgili yapılması gerekenler ve yapılmaması gereken noktalarda tavsiyelerde bulunuyor.

Diyet yapmak sıkıcıdır! Diyette uygulanan yasaklar ise vazgeçmeyi tetikler. Bu nedenle sosyal yaşamı kısıtlamadan kişiye özel ve esnek beslenme programlarının takip edilmesi fark etmeden kilo kaybı sağlayacaktır.

Aynı zamanda yeni bir bakış açısı edinip bu alışkanlıkları yaşam şekli haline getirdiğinizde kısıtlamalardan kurtulup özgürleşecek ve de kilonuzu uzun süre koruyabileceksiniz. Hayat dengelerden ibarettir. VB6 diyetinin yaratıcısı, yazar Mark Bittman’ın dediği gibi, “Sürekli uygulayabileceğimiz ve fazla radikal olmayan bir diyete ihtiyacımız var.” VB6, part time vegan beslenmeyi andıran ve akşam saat 18.00’e kadar sadece sebze, meyve, kuru baklagil, tahıl, kuruyemiş ve tohumların yenildiği, hiçbir hayvansal gıda tüketmeyip sıkı bir vejetaryen beslenmesi takip edilip, aynı zamanda işlenmiş paketli gıdalar, beyaz ekmek, beyaz pirinç ve makarna gibi basit karbonhidratlar ve alkolden uzak durulan bir beslenme modelidir. Ancak saat 18:00’den itibaren her yiyeceğin tüketimi serbest tabii kontrollü olmak şartıyla. Avantajları; bu diyet, hem kompleks karbonhidratlar hem de bitkisel ile hayvansal protein içerdiği için tek tip bir beslenme programı değildir ve kişilere özellikle akşam yemeklerinde esneklik sağladığı için de uygulanması ve devam ettirilmesi kolay bir diyet modelidir.

Bu diyete başlamadan önce mutlaka bir uzman görüşüne başvurulması gerektiğini anlatan Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak, kişinin diyet öncesi sağlık taramasının da yapılması gerektiğini vurguluyor. Gün içerisindeki besin dağılımının önemine dikkat çeken Ak, bu diyet programının mutlaka uzman bir diyetisyen tarafından takip edilmesi gerektiğini belirtiyor.

VB6 DİYETİ NEDİR?

The New York Times’ta gastronomi yazarı olan Mark Bittman, aşırı kilo, şeker ve yüksek düzey bir kolesterol seviyesiyle mücadele ederken hem kilo kaybetmesini sağlayan hem de sosyalleşmesine mani olmayan kendi diyet formülünü buldu.

Bu şekilde doğan VB6 diyeti saat 18:00’e kadar sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme sistemi üzerine kurulu. VB6 diyeti sadece sebze, kuru bakliyat, meyve, tahıl, kuruyemiş ve tohumlarının yenildiği ve hayvanlardan elde edilen besinlerle (et, yumurta, süt ve süt ürünleri) karbonhidrat ve işlenmiş yiyecekler tüketilmesinden kaçınılan bir diyet. Ancak saat 18:00’den itibaren hepsinin tüketimi serbest, tabii kontrollü olmak kaydıyla.

Bu diyetin ana özellikleri, süresiz uygulanabilmesi. Bazı durumlarda kural, akşam yemeklerinde veya belirli bir zaman süresince et, yumurta ve süt ürünleri yememek, diğer durumlardaysa pazartesiden cumaya diyet yapmak ve hafta sonları normale dönmek.

Kış Sebzeleri İle Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirin

Hastalıkların arttığı, vücut direncinin düştüğü kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek için sağlıklı beslenmek en önemli koşullardan biridir. Vitamin deposu olan kış sebzeleri, hastalıklardan korunmak için uygun pişirme şartlarında hazırlanmalı ve doğru miktarda tüketilmelidir. 

Memorial Hizmet Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Aysu Aydın, kış sebzelerinin yararları hakkında bilgi verdi.

Yeşilleri bol bol tüketin
C vitamini vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlayarak savunma sistemini güçlendirmektedir. Yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, kuşburnu gibi besinler bol miktarda C vitamini içermektedir. Ispanak, içerdiği C, E ve B grubu vitaminler ve demir, magnezyum, fosfor, iyot mineralleri sayesinde bağışıklığı kuvvetlendirmekte ve soğuk algınlığına karşı korumaktadır. Kışlık sebzelerden pırasa C, K, B vitaminlerini, potasyum, kalsiyum, manganez, kükürt, bakır, iyot minerallerini içermektedir. Bağırsakları yumuşatmakta ve kabızlığı gidermektedir. Aynı zamanda vücut direncini artıran pırasanın, böbrek taşlarının oluşumunu engelleyici ve kanserden koruyucu özellikleri vardır. Maydanoz bir provitamin A (Beta karoten) kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücü, kılcal damar sisteminin, adrenal bezin ve tiroid bezinin fonksiyonları üzerinde etkilidir.

Yapraklarında uçucu yağlar, flavonoidler, protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit vardır. Yapraklar vitamin( A,C,K ), demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum yönünden zengindir. Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılamaktadır.

Kereviz hipertansiyon ve kolesterol düzenlenmesinde önemli
A, B, C vitaminlerinden zengin, fosfor, çinko, bakır, selenyum minerallerini içeren kereviz, bağışıklığı kuvvetlendirmekte ve gaz gidermede etkili olmaktadır. Böbrek kumunun ve taşlarının düşmesine yardımcı olmaktadır. Antioksidan etkisi olan kerevizin içerisindeki “fitalid” adlı madde, kandaki stres hormonunu azaltıcı etkisi ile hipertansiyonu ve kolesterolü dengelemektedir.

Lahana vücut direncini artırıyor
B, C, E vitaminlerinden ve potasyum, kalsiyum, kükürt, demir, bakır, magnezyum gibi minerallerden zengin bir besin olan lahana vücut direncini artırır. İdrar söktürücü ve içerdiği yüksek posa sayesinde kabızlığı giderici etkisi vardır. Antioksidan özelliği sayesinde bağırsak kanserine karşı koruyucu etkisi olmaktadır.

Karnabahar enfeksiyonlardan koruyor
C vitamini ve manganez kaynağı olan karnabahar ise bu etkisinden dolayı iyi bir antioksidandır. Kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olan karnabahar antibakteriyel özelliğinden ve enfeksiyonlara karşı etkin olmasından dolayı idrar yolu enfeksiyonlarına iyi gelmektedir.

Brokoli kansere karşı koruyucu özelliğe sahip
Beta karoten içeriği yüksek olan brokoli, bu etkisinden dolayı yemek borusu, mide ve bağırsak kanseri tehlikesini azatlığı bilinmektedir. B1, C vitaminlerinden zengin ve kalsiyum, kükürt, potasyum, selenyum minerallerini içermektedir. Kansere karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır. Brokoli lif oranı yüksek bir besindir.

Sarımsağın kokusunu değil faydasını düşünün
Sebze yemeklerine tat veren sarımsak sağlıklı beslenmede önemli bir yere sahiptir. Sarımsağın yapısında bol miktarda su, kükürt bileşikleri, protein, lif ve serbest amino asitler bulunmaktadır. Sarımsak ayrıca yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içermektedir.

Sarımsağın en önemli biyokimyasal özelliklerinden biri antioksidan potansiyelidir. Çiğ sarımsakta antioksidan potansiyeli vardır ancak yüksek dozları kalp, karaciğer ve böbreğe toksik etkiler gösterebilmektedir. Ayrıca sarımsakta bulunan flavonoidler de antioksidan etkilerine katkıda bulunabilmektedir. Bu mekanizmalar, sarımsağın ateroskleroz ve hipertansiyon tedavisi ile koruyucu önlem rollerini açıklayıcı olabilmektedir. Sarımsak bağışıklık sisteminin baskılanmasını önleyerek, kansere karşı yararlı olabilmektedir.

40 Yaşından Sonra Kırmızı Et Tüketimine Dikkat!

Yıl içinde kırmızı et tüketiminin en çok artış gösterdiği dönem olan Kurban Bayramı yaklaşıyor. Sindirimi zor besinler içerisinde yer alan et, yanında fazla miktarda karbonhidratla yenildiğinde, kolesterol ve kan şekeri düzeyinde ani yükselişlere sebep olabiliyor. Bu nedenle özellikle yüksek risk grubu içerisinde yer alan belirli bir yaştaki bireylerin dikkatli olması gerekiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Bedia Sander, Kurban Bayramı’nda sağlıklı kalmak için önerilerde bulundu.

Taze ve yağlı et sağlığınızı bozabilir
Sağlıklı bir yaşam sürmenin temel unsurlarından biri dengeli beslenmedir. Dengeli beslenmenin ilk basamağı olan protein ve güçlü bir protein kaynağı olan et ise özellikle çocuklar, gençler ve doğurganlık çağındaki kadınlar için son derece önemlidir. Kırmızı etin kalori değeri, yağ miktarı, et kaynağının doğal ortamda beslenip beslenmediği, nasıl pişirildiği ve tazeliği altı çizilmesi gereken önemli noktalardır. Taze ve yağ oranı fazla olan etler, sağlığa daha çok zarar vermektedir.

Fazla et tüketimi kalp ve tansiyon hastaları için riskli
Kolesterol açısından zengin ve kalorisi yüksek olan kırmızı etin aşırı tüketilmesi kalp ve tansiyon hastaları için risklidir. Özellikle koroner kalp hastası, 40 yaşın üzerinde, az hareket eden, kilolu, kolesterolü ve tansiyonu yüksek olan hastaların kırmızı et tüketimine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kırmızı et tüketimi ile birlikte sakatat tüketimi de ürik asit yüksekliğine neden olduğu için gut ve böbrek hastalığına yol açmaktadır.

Bayramda mangal keyfinin sonu kötü bitmesin
Kırmızı et tüketirken yağsız ve fazla tuz eklemeden pişirilmiş olmasına dikkat edilmelidir. Eti pişirirken ateşe yakın tutmamalı ve yanması önlenmeli, tercihen fırında ya da sebze ile birlikte pişirilmelidir. Etin mangal yöntemi ile ateşe yakın pişirilmesi kanserojen maddelerin oluşmasına neden olmakta ve bu durumun kalın bağırsak kanserine sebep olabileceği bilinmektedir. Tüm bayram süresinde protein ihtiyacımız göz önüne alındığında günlük 200 mg geçmeyecek şekilde protein alınmalıdır. Bu genel vücut ihtiyacının üzerinde olsa da kurban bayramı için nisbeten güvenli bir sınırdır. Ayrıca etin tüketim miktarının kişinin yaşına, boyuna, kilosuna ve kronik bir hastalığı olup olmadığına göre değiştiği unutulmamalıdır.

Tatlı servislerini yemekten 2 saat sonra yapın
Bayram sofralarının vazgeçilmezi tatlılar konusunda da seçici olmak gerekmektedir. Sadece kolesterol ya da diyabet hastaları değil, sağlıklı insanlar da tatlı tüketiminde dikkatli olmalıdır. Kan şekerini dengede tutmak için o öğünde ki yemek miktarını azaltıp tatlıyı ara öğün şeklinde tüketmek daha doğru bir yaklaşımdır. Sofralarda şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar ya da meyve tatlıları tercih edilmelidir.

Gün içerisinde taze sebze ve meyve tüketimi önemli
Bayramlarda zamansız tüketilen şeker ya da tatlılar, beslenme saatlerinin değişmesine neden olmaktadır. Gereğinden fazla et ya da tatlı yenildiyse günün geri kalanı meyve, salata ve sebze gibi besin değeri yüksek ancak kalorisi düşük besin gruplarından tercih edilmelidir. Taze meyve ve sebzeler, tok tutma özelliğine sahip olduğu için kurtarıcı olduğu unutulmamalıdır.

Her gün yenen kırmızı et hayati risk doğurabilecek hastalıklara neden olabilir
Harvard Üniversitesi’nin araştırmasına göre her gün kırmızı et yemek, ölümcül hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır. 30 yıldan fazla süren araştırma, kırmızı et tüketiminin kanser ve kalp krizini tetiklediğini ortaya koymaktadır. Her gün salam, sosis ve jambon gibi işlenmiş et tüketenlerde erken ölüm riskinin yüzde 20, işlenmemiş et tüketenlerde ise yüzde 13 olduğu gözlenmiştir. Günlük tüketilen et miktarını 40 grama düşürmenin; erkeklerde 10, kadınlarda ise 13 erken ölümden birini engelleyebileceği ifade edilmiştir.

Size en uygun egzersiz programı hangisi?

Başarılı bir egzersiz programı size en uygun olan egzersiz programıdır. Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, yedi adımda size en uygun egzersiz programının yol haritasını çizdi.

Aşağıdaki basamakları izleyerek sizin için en ideal egzersiz programını planlayabilirsiniz.

Şu an ki egzersiz seviyeniz nedir?
Eğer bir süredir hareketsizseniz, ilk seferinizde 5 kilometre koşmaya çalışmak hem tehlikeli hem de hiç gerçekçi değil. Hafta sonu savaşçılarının tamamı çok sık kas ağrısı ya da daha kötüleri yüzünden egzersizden vazgeçiyor. Herhangi bir yaralanma egzersiz programını kolayca sabote edebilir ya da çok yavaşlatabilir. Egzersizin seviyesinin yoğunluğu artıkça zamanla daha fit hale gelirsiniz. Genellikle egzersiz programını hafifletmek herkes için daha güvenli olur. Eğer daha önceden bir yaralanmanız ya da kronik bir hastalığınız varsa, egzersiz programınızı planlamadan gerekli tavsiyeleri alıp, olası diğer yaralanmaları engellemek için doktorunuzla görüşmelisiniz.

Egzersiz yapmanızdaki amacınız nedir?
Egzersiz programınız aerobik eğitim ve kuvvetlendirme eğitimi içermelidir, ancak amacınıza göre bir bölge üzerine yoğunlaşmak isteyebilirsiniz. Eğer kilo vermek istiyorsanız, kalori yakıcı aerobik aktivitelere yoğunlaşmalısınız. Eğer esneklik ve denge sizin için temel amaç ise, tai chi ya da yoga yapmak için daha fazla zaman harcamalısınız.

Ne yapmak istersiniz?
Eğer koşmaktan nefret ediyorsanız, sizin için ne kadar iyi olursa olsun koşmaya devam etmek zorunda değilsiniz. Öte yandan, eğer dans etmeyi ya da yüzmeyi seviyorsanız egzersiz programınızı bu aktiviteler çevresinde yapmak sizin için daha kolay olur. Özelliklede egzersiz programına başlarken sevdiğiniz ya da sevmediğiniz şeyleri değiştirmek zorunda değilsiniz.

Peki, sizin için ne tip ayarlamalar gerekiyor?
Kolay ulaşabileceğiniz bir havuz var mı? Eğer yoksa, muhtemelen yüzmek iyi bir seçim olmaz. Aynı şekilde, eğer çok soğuk ve çok sıcak bir yerde yaşıyorsanız dışarıdaki aktiviteleri çok fazla devam ettiremezsiniz. Öte yandan eğer ofisinizin yakınında koşmak ya da bisiklet sürmek için bir alan varsa, öğle aranızda bile egzersizinizi yapabilirsiniz. Eğer yaşadığınız yerde yürüyüş parkurları varsa, ufak tefek işleriniz için yürümeye çalışın. Markete gitmek gibi.

Tek başınıza mı yoksa toplu halde mi egzersiz yapmayı seviyorsunuz?
Birçok insan tek başına yüzmeyi veya koşmayı düşünmek için ideal bulur. Diğerleri de egzersiz gruplarıyla çalışmayı ya da yürüyüş için bir partnerin olmasını eğlenceli ve motive edici bulur.

Ne kadar bütçe ayırabilirsiniz?
İç mekân aktivitelere ya da belirli aktivitelere ayırdığınız bütçeyi düşünün. Birçok egzersiz seçeneğini çok çeşitli fiyat aralığında bulabilirsiniz. Hemen hemen hiç para harcamadan yürüyerek, koşarak ya da hikingle (günübirlik doğa gezisi) harika bir program uygulayabilirsiniz. Ekipman edinmek için bisiklet ve spor mağazalarındaki indirimleri takip edebilirsiniz. Evdeki uygun halterlerde sağlıklı yaşam merkezlerindeki ekipmanlarla aynı sonucu verir. Ancak yinede bazı insanlar spor salonu ayrıcalıkları için yaptıkları ödemeleri motive edici bulur. Hangisinin işe yaradığına sadece siz karar verebilirsiniz, ancak doğru olanı bulmak için biraz deneme-yanılma yapmanız gerekebilir.

Ne zaman sizin için uygun olur?
Güne egzersizle başlamak isteyebilirsiniz. Bu canlandırıcı olur ve işe veya projelere girişmeden önce enerjinizi yükseltebilirsiniz. Ya da sadece sabah insanı değilsinizdir. Eğer egzersize çok fazla zaman harcamak sizin için zorsa, aerobik egzersiz için 10 dakikalık aralar planlayabilirsiniz. Ya da haftalık amacınız için uzun ve kısa zamanların kombinasyonu şeklinde de planlayabilirsiniz.

Egzersiziniz Bilinçli mi?

Her işimizde olduğu gibi egzersizin de kurallarına uygun ve doğru bir şekilde yapılması gerektiğinin bilincinde misiniz?

Öncelikle herkesin egzersiz gereksiniminin bir diğerinden farklı olduğunun kavranması gereklidir. Her birey farklıdır ve her birey için farklı öncelikler söz konusu olabilir. Bireyin yaşı, kondisyon düzeyi, sağlık durumu gibi çok çeşitli değişkenler egzersiz programının içeriğini etkilemektedir. Özellikle belli bir yaş üzerinde egzersiz yapanların veya egzersize yeni başlayanların dikkatli olması gereklidir.

Ailesinde kalp hastalığı hikayesi bulunan, sigara içen, kolesterol, tansiyon, şeker problemi olan, fazla kilo veya stresli bir yaşam tarzı bulunan bireyler bu sayılanlardan biri veya bir kaçına sahipse muhakkak bir spor hekimi kontrolünden geçtikten sonra spora başlamalarında fayda bulunmaktadır. Günümüzde en sık gözlenen hastalıklar olan kalp-damar rahatsızlıkları (tüm ölüm nedenlerin %50'si) çok erken yaşlarda başlamakla beraber, özellikle erkekler için 35, kadınlar için 40 yaşından sonra önemli bir risk oluşturmaktadır. Özellikle egzersiz esnasında nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi şikayetleri olanların muhakkak bir check-up'tan geçmesi gereklidir.Hangi egzersiz, ne sıklıkta, hangi yoğunlukta ve ne kadar?

Egzersizin bahsettiğimiz hastalıklardan korunma, kondisyonun gelişimi ve kilo verilmesi gibi faydalarından yararlanılabilmesi için bilinçli yapılması gereklidir. Büyük kas gruplarını kullanıldığı yürüyüş, bisiklet, jogging, koşu, yüzme, tenis gibi sportif aktiviteler sağlık için daha faydalı bulunmaktadır. İspatlamış herhangi bir sağlık problemi bulunmayan bireyler bu sporları ideal olarak her gün, ama haftada en az 3-4 gün yapmalıdırlar. Bu konudaki en iyi davranış egzersizin yemek yemek, dişleri fırçalamak gibi bir yaşam alışkanlığı halini almasıdır.Egzersizin süresi en az yarım saat, ideal olarak 45 dakika sürmesi gereklidir ve efor süresince egzersiz herhangi bir kesintiye uğramamalıdır. Örneğin tempolu yürüyüşlerde 20 dakika kadar egzersize devam ettikten sonra bir 10 dakika soluklanma veya vitrin bakma gibi verilen aralar egzersizin etkinliğini sıfıra indirmektedir.

Çünkü vücudumuz egzersize başladıktan ortalama 20 dakika sonra enerji kaynağı olarak yağlar yanmaya başlar ve eğer egzersiz 30-45 dakika kesintisiz sürerse, egzersizden sonra bile 1 ila 4 saat yağlar yanmaya devam eder.Egzersiz yapılırken dikkat edilmesi gereken en kritik nokta yapılan eforun şiddeti, yani yoğunluğudur. İdeal olarak spor hekiminizin size yaptığı ergospirometrik efor testi sonucu egzersiz nabzı belirlenebilmektedir. Her birey için bu egzersiz nabzı değişmektedir ve bu limitler aşılmamalıdır. Bir hekim tavsiyesi alma imkanı yok ise eforunuzun yoğunluğu; siz egzersiz yaparken ıslık çalmanızın veya yanınızdaki ile konuşmanızın mümkün olacağı bir egzersiz şiddetinde olması gereklidir. Tabii egzersiz yoğunluğu çok hafifte olmamalıdır ve egzersiz esnasında tatlı şekilde bir ter atmanız gerekmektedir.

Kaliteli ve üretken bir yaşam sürmek ve hastalıklardan korunmak için spora ideal olarak çocukluk yıllarında başlamak gereklidir. Ancak spora başlamak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız. 70 yaşında eklem sertliği ve kemik erimesi olan, hiç egzersiz yapmamış ev hanımlarına bile ilaç tedavisinin yanında tedavi olarak egzersiz yapılması önerilmektedir.

Libio Diyeti ile cinsel sağlık

Beslenme stilimizin sağlığımızla olan ilgisi yadsınamaz bir gerçek. Aslında ne yediğimiz ne olduğumuzu ciddi anlamda etkiliyor. Sağlıklı vücut ağırlığında olmamız, diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol gibi sağlık sorunlarından ve hastalıklardan korunmamız beslenme tarzımıza bağlı. Tabi ki beslenme tarzımız cinsel sağlığımızı da etkiliyor. Bazı besinlerin diğer besinlere göre libidoyu arttırıcı etkisi olduğu biliniyor. 

Libido arttırıcı besinleri 2-4 hafta arasında düzenli tüketmenin özellikle kadınlarda cinsel isteği arttırıcı yönde sonuç vereceği biliniyor. Libidoyu arttırmanın yolu ise testesteron seviyesini arttıran besinlere günlük beslenme düzenimizde yer açmaktan geçiyor. İşte Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber'in libidoyu arttırmaya yardımcı beslenme önerileri ve yardımcı örnek menüsü.

Proteini eksik bırakmayın: Proteinin libido üzerindeki olumlu etkilerine dair araştırmalar devam etse de, günlük aldığımız kalorinin en az %25’inin proteinden sağlanması gerekiyor. Bu da günde en az 100 gram et veya tavuk veya balık ve 1-2 bardak süt ürünü tüketmek ile sağlanabilir. Yani libidonuzu arttırmak istiyorsanız günde en az 3 köfte kadar et, tavuk veya balık ve 400 gram kadar süt, yoğurt veya ayran tüketmeniz gerekiyor.

Çinko: Çinkonun yeterli alımının cinsel sağlık açısından çok önemli olduğu biliniyor. Testesteronu östrojene çeviren enzimin işlevini azaltan bu mineral, en çok peynir, yumurta sarısı, balık, ayçekirdeği ve diğer kuruyemişler, tavuk ve yulaf, çavdar, tam buğday gibi tam tahıllarda bulunuyor.

Magnezyum: Bu mineral serbest testesteronu bağlayan hormonun etkisini azaltmakta etkili. Kuruyemişler, soya fasulyesi, tam tahıllar magnezyumun zengin kaynakları olmakla birlikte; kakao, muz, avokado, peynir, yumurta, patateste de magnezyum minerali yer alıyor.

Balık ve balık yağı: Beyinden dopamin salgısının artmasının özellikle kadınlarda cinsel isteği arttırabileceğine dair çalışmalar var. Bunların ışığında dopamin salgısını arttıran balık yağının cinsel sağlık için önemli yeri olduğu ortaya çıkıyor. Haftada 2-3 kez ızgara veya fırında balık tüketmek, libidoya yardımcı. Balık tüketemeyen kişiler ise doktora danışarak omega-3 desteği alabilirler.

Şekerli besinlerden kaçının: Şekerli besinler genelde seratonin seviyesinin birden artmasına neden olabiliyor. Yüksek seratonin seviyeleri ise düşük libido ile ilişkilendiriliyor. Beyaz şeker içeren besinleri beslenmenizde limitlemeye çalışın.

Trans yağ asitlerinden kaçının: Sağlık üzerinde olumsuz etkileri saymakla bitmeyen trans yağ asitlerinin libidoyu da azalttığı düşünülüyor. Bu nedenle işlenmiş gıdalar konusunda dikkatli olmalısınız. Paket ürünlerin etiket bilgilerini kontrol ederek trans yağ asidi içerip içermediğini öğrenebilirsiniz.

LİBİDO ARTTIRMAYA YARDIMCI ÖRNEK MENÜ
(25-35 YAŞ arası, hiçbir sağlık problemi olmayan, fiziksel aktivite düzeyi orta kadınlar için örnek menüdür. Beslenme programı parmak izi gibidir, sadece kişiye özel düzenlenmelidir.)

KAHVALTI: Lor peynirli otlu omlet (az sıvıyağ ile pişirilmiş)
2 dilim tam buğday ekmeği
İstenirse bol söğüş sebze
Şekersiz bitki çayı
Ara öğün: 1 adet meyve veya 4 adet kuru erik
1 kutu probiyotik yoğurt

ÖĞLE: 1 porsiyon ızgara tavuk göğüs
Soya filizli, avokadolu yeşil salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı)
2 dilim tam buğday ekmeği veya 3 kaşık integral makarna
Ara Öğün: 1 su bardağı süt veya yoğurt
4-5 yemek kaşığı yulaf ezmesi
10 adet fındık veya badem veya 2 adet tam ceviz

AKŞAM: 1 adet ızgara balık
Sotelenmiş mevsim sebzeleri
1 adet fırında patates
Mevsim salatası (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile)
Ara öğün: 1 çay bardağı dolusu tuzsuz ay çekirdeği
1 küçük boy muz

Diyet Yaparken 10 Önemli Hata

Diyet yapan birçok kişiden ‘kilo veremiyorum’ şikayetini duyarız. Birçok kişi diyet süresince yaptığı hatalar yüzünden kilo vermekte zorlanır. Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, diyet yaparken kilo vermeyi engelleyen en sık yapılan 10 önemli hatayı açıkladı.

1-Daha az yersem daha fazla kilo veririm diyerek öğün atlamak: Sağlıklı bir zayıflama diyeti ortalama 5-6 öğünden oluşur. Sık sık beslenmek şekeri düzenlerken, metabolizmanın çalışmasını da sağlar ve açlığınızı kontrol etmenize yardımcı olur. Yemezsem daha çok kilo veririm diye atladığınız öğün tüm bu dengeleri bozduğu için kilo vermenizi sağlamaz. Tam tersine kilo vermenize engel olur ve şeker dengenizi bozar, bir sonraki öğüne aç başladığınız için de porsiyon kontrolünü yapmanıza engel olur.

2-Öğünde belirtilen besinlerin eksik tüketilmesi: Diyet yapan bireyler, zaman zaman yazılan programdaki besinleri eksik tüketir. En sık rastladığımız örnekleri; ekmeğimi yemezsem daha çok kilo veririm ya da şimdi kim uğraşacak salata yapmaya şeklindeki üşengeçliklerdir. Oysa öğünde yazılan her besinin bir amacı vardır. Salata yemek, yeme hızınızı düşürürken besinlerin mideden geçişini yavaşlatarak daha uzun süre tok kalmanızı sağlar. Ekmek ise kan şekerinizi dengede tutar. Öğündeki besinlerin hepsini yemediğiniz zaman hem besin öğeleri yetersiz bir beslenme planınız olur hem de kontrol edemediğiniz açlık sıkıntıları meydana gelir.

3-Yeterli miktarda su içmemek: Su yerine içilebilecek pek çok içecek varken su içmek bazılarına zor veya sevimsiz gelebilir. Su dışındaki pek çok içeceğin kalorisi yüksek veya kafein içeriği vardır. Enerjisi olan içecekler ise kalori alımınızı artırır. Kafein ise vücudumuza gerekli suyu sağlamaz hatta tam tersine gerekli suyun atılmasına neden olur. İster zayıflama diyetinde olun isterse kilonuzu koruma diyetinde vücudumuz sürekli su kaybeder, bu suyu yerine koymamız gerekir. Açlık hissi susama hissiyle sıklıkla karıştırılır. Su içmek bu nedenle de önemlidir.

4-Düşük kalorili veya light besin diyerek yenilen miktarı abartmak: Ürünün üzerinde düşük kalorili, az yağlı veya light yazıyor olması hiç kalori içermediği anlamına gelmez. Enerjisi düşürülmüş bir besindir ya da enerjisi daha azdır ama enerjisi yok değildir. Enerjisi diğer bisküvilere göre yüzde 30 azaltılmış 6-8 adet diyet bisküvi yediğinizde 3-4 adet diyet olmayan üründeki kaloriyi alırsınız.

5-Değiştirilen ölçüler: Diyette en sık yapılan hatalardan biri de miktarlar konusunda kendinizi kandırmaktır. Diyetisyeniniz 1 dilim karpuz dediğinde 3-4 parmak kalınlığında bir karpuzu anlatıyordur. 6-7 kaşık derken muhtemelen anlattığı çorba kaşığıdır, servis kaşığı değildir. Günde 1-2 tane kahve içebilirsin derken kremalı ve şuruplu kahvelerden bahsetmiyordur; bahsi geçen sade ve kremasız bir kahvedir. Miktarlar konusunda kendinizi aldatırsanız diyetinizin sonu hüsran olur.

6-İkramlar konusunda hassas olun: “Öğlen yemeğinden sonra iş yerinde doğumgünü kutlaması vardı incecik bir dilim pasta yedim, akşamda çocuğum dondurma yiyordu 1 kaşık ancak aldım, oturup kaseyle yemedim” demeyin. İkramların hepsini kabul etmeye başladığınızda gözünüze az gelen bu miktarların toplamı gün sonunda aldığınız kaloriyi artırır.

7-“Bugün değil yarın, yarın değil öbür gün yürürüm”: Oturduğunuz yerden kilo vermek bir hayal ürünüdür. Hareket etmek, yaktığınız kaloriyi artırır ve zayıflama sırasında kas kütlesinin korunmasına yardımcı olur. Aldığınız kaloriyi azaltmanın dışında mutlaka yaktığınız enerjiyi artırmanız gerekir. Bunun da tek yolu hareket etmektir. Üşenmeyin; yürüyün, dans edin, yüzün ve merdivenleri tercih edin ama mutlaka hareket edin.

8-Bağırsaklarım fazla çalışırsa daha fazla kilo veriririm : Bağırsaklarınızın düzenli çalışması elbette ki önemli ancak gereğinden fazla çalışması değil normal olarak çalışması gerekir. Sıvı kaybettiğiniz için bağırsaklarınızın fazla çalışması geçici kilo kaybına neden olur. Bağırsaklarınızı fazla çalıştırmak için kullandığınız çayların, laksatif ilaçların ve hatta lavmanın vücudunuza zarar vereceğini unutmayın.

9-Diyet yaparken kulaklarınızı sadece doğru bilgiye açın: Hepimizin başına gelmiştir, diyet yapıyorsanız illa çevrenizden müdahale olur. “Sen neden bu çayı içmiyorsun, diyette karpuz yenir mi onun enerjisi çok, sabah sabah ekmek mi yiyorsun hayatta kilo veremezsin”. Maalesef beslenmeyle ilgili olsun veya olmasın herkesin bu konuda söyleyecek bir lafı vardır. Ancak beslenme bir bilimdir ve kişiye özeldir. Beslenmeyle ilgili olarak doğru kaynaktan bilgi alın ve kulaklarınızı yanlış bilgiye kapatın.

10-Öğün saatleri planlamanız yaşamınıza uygun olmalıdır: Beslenmeniz size özeldir, saatleriniz sizin hayatınıza uygun olmalıdır. Saat 18’den sonra yemek yemeyip saat 21’de açlıkla başetmeye çalışmak sağlıklı bir yöntem değildir. Akşam yemeği yatma saatinize göre düzenlenebilir. Geç yatıyorsanız geç bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Bedeninizden önce bilinçaltınızı zayıflatın

Aşırı kilolarınızdan kurtulmak için bildiğiniz zayıflama yöntemleri işe yaramadıysa bir de hipnozu deneyin. Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, diyet programlarına uyamayan ve egzersiz yapamayanlara hipnozla zayıflamayı öneriyor.

Bütün insan davranışlarının nedenleri gibi aşırı yemenin sebeplerinin de bilinçaltında kayıtlı olduğunu belirten Hipnoz ve Bilinçaltı Değişim Uzmanı Mehmet Başkak, bilinçaltındaki aşırı yemenin, hareketsizliğin sebeplerini ortadan kaldırmadan kişilerin zayıflamasının, akıntıya karşı kürek çekmek gibi zorlu ve kişiyi güçsüz düşüren bir süreç olduğunu belirtiyor.

Diyet programlarına uyamayanlara ve egzersiz yapamayanlara hipnozla zayıflamayı öneren Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan hipnozla zayıflama yönteminde mideye değil beyne hükmedilerek aç kalmadan, acı çekmeden sağlıklı bir zayıflama sürecinin tamamlandığını söylüyor.

BİLİNÇALTINDAKİ SEBEPLER ORDTADAN KALDIRILMALI
Bilinçaltı düzeyde hipnozla zayıflama programının Türkiye’deki uygulayıcılarından Hipnoz Uzmanı Başkak, kişiye göre 6-8 seans süren bu yöntem hakkında şu bilgileri veriyor:

“Yaygın yöntemlerle zayıflamak isteyenler, genellikle onlarca diyet listesini uygulayamadan eskitmiş insanlardan oluşuyor. Gittiği diyetisyen, işe yarayacak harika bir diyet programı vermiştir ama kişi bunu ancak kısa bir süre uygulayabilmiştir. Diyet listesi güçlü olsa da uygulayıcının iradesi kısa bir süre içinde güçsüz düşmüştür ve diyeti terk etmiştir. Diyet listeleri başarısız oldukça da kişiler daha fazla umutsuzluğa, iç çatışmaya ve mutsuzluğa sürüklenerek verdikleri kilolardan daha fazlasını almaya devam ediyor.

Yeteri kadar egzersiz yapamazlar, yürümek koşmak büyük bir eziyet gibi gelir. Günümüzde kişi bir kez kilo almaya başlamışsa, bilinçaltı düzeyde bir destek almıyorsa kilo vermek nerdeyse bir işkenceye dönüşmüş demektir.

Bütün insan davranışlarının sebepleri gibi, aşırı yemenin sebepleri de bilinçaltında kayıtlıdır ve bilinçaltı düzeyde aşırı yemenin, hareketsizliğin sebepleri ortadan kaldırılmadıkça kişilerin zayıflaması, akıntıya kürek çekmek gibi zorlu ve kişiyi güçsüz düşüren bir süreçtir. Hipnoz ise tam burada ideal bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü hipnoz bilinçaltındaki aşırı yemenin sebeplerini bulmada ve kalıcı olarak yok etmede bütün dünyada yıllardır kullanılan etkili bir yöntemdir.

ÖFKE, KISKANÇLIK, RUHSAL VE BEDENSEL TATMİNSİZLİK…
Diyet yapmak, rejim yapmak gibi kelimeler bir iç çatışmanın da başlangıcı gibidir aslında ve kişi daha ‘diyet yapmalıyım’ dediği andan itibaren bilinçaltında bir savaş başlar. Aşırı yemek, fazla atıştırmak, sürekli boğazımızdan bir şeyler geçirme arzusu, damağımızda bir yiyeceğin tadını hissetmek… Bütün bu sürekli yeme eylemlerinin fiziksel sebeplerden çok bilinçaltı sebepleri var: Öfke, aşrı kıskançlık, ruhsal ve bedensel tatminsizlik, özdeğer ve özgüven yoksunluğu, suçluluk, kızgınlık, aşırı kıskançlık, ilişkisel ve seksüel sıkıntılar, kişinin güç yetiremediği bastırdığı durumlar, yalnızlık duygusu gibi bilinçaltı düzeydeki olumsuz duygular, kişilerin aşırı yeme dürtülerinin derin sebeplerini oluşturuyor.

6-8 SEANS YETERLİ
Hipnozla yapılan zayıflama çalışmalarının esası, aşırı yemenin sebebi olan bilinçaltındaki olumsuz duyguları temizlemek ve zayıflamayı kolay bir sürece oturtmaktır. Hipnoz, bilinçaltındaki bu olumsuz duyguları temizler ve kişi kendiliğinden aşırı yeme ihtiyacından kurtulur. Yine hipnoterapi teknikleriyle dengeli beslenme alışkanlığı bilinçaltı düzeyde kalıcı olarak yerleşme imkanı bulur.

Bu program, kişinin kolaylıkla ve kalcı olarak zayıflamasıyla sonuçlanır. Bilinçaltı düzeyde hipnozla zayıflamanın bu süreci, kişilere göre artıp eksilmekle birlikte genellikle en az 6-8 seanstır.”

Aşırı kilo ve obezitenin oluşmasında modern yaşamın gerekleriyle birlikte genetik yatkınlık, metobolik sebepler, ilaç kullanımı, sosyal ya da psikolojik birçok sebep bulunduğunu vurgulayan Başkak, “Nedeni ne olursa olsun daha sağlıklı olmak ve daha güzel görünmek ve elbette ideal bedene sahip olmak her insanın en doğal hakkı” diyor.

Ramazan'da Kilo Almamak Elinizde

Ramazan ayının gelişiyle beraber, oruç tutanların beslenme şekli değişiklik gösterir. Bu ayda günde 3 ana öğün olan beslenme düzeni, günde 2 ana öğüne düşer oysa Ramazan ayında vücudun gereksinimleri değişmez. Vücut direncinin düşmemesi ve sağlığın bozulmaması için Ramazan ayında sağlıklı beslenmek önemlidir. 

Memorial Hizmet Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Aysu Aydın, Ramazan ayında sağlıklı beslenme hakkında bilgi verdi.

Sahurda besin değeri yüksek gıdalar tercih edilmeli
Ramazan ayında sahur günün ilk öğünüdür ve önemi yüksektir. Gece yatmadan önce yemek yemek veya gece kalkıp sadece su içip yatmak sakıncalıdır. Çünkü bu tip beslenme, yaklaşık 15 saat olan açlığı, ortalama 18–20 saate çıkarmaktadır. Bu durumda kas yıkımı olarak, metabolizma yavaşlamaktadır. Belirtilerde ise; günlük hareketlerde yavaşlama, uyku isteği, baş ağrısı, halsizlik görülmektedir.

Kan şekerini hızla yükselten besinler yerine posa miktarı fazla olan besinler tercih edin
Vücudun temel gereksinmelerinden birisi de sıvı alımıdır. Oruç tutan kişilerde günlük sıvı ihtiyacı gün içinde tüketilemediği için karşılanamaz. Susuz vücut; yorgunluk, kas krampları, deride kuruma, sindirim sisteminde zorluk, sersemlik ve sıcaklık hissine neden olmaktadır. Bunun için muhakkak sahurda yatmadan önce, uyanınca, iftar öncesi, iftar sonrası yatana kadar sıvı tüketimini ihmal etmemek gerekmektedir.Sahurda yapılacak en güzel öğün kahvaltıdır. Kaliteli bir protein içeriğine sahip yumurtanın tok tutma özelliği vardır.Yumurta, peynir, yağlı tohumlardan ceviz, ekmek, bol yeşillik ,süt gibi çeşitlilik artırılabilir.

İftar ile sahur arasında sıvı ihtiyacınızı karşılayın
Uzun süren bir açlık döneminin (15-16 saat) ardından tek öğünde ve daha hareketsiz olunan saatlerde yüksek miktarlarda besin tüketilmektedir. Bu durum sindirim ve dolaşım sistemi bozuklukluklarına, metabolizma hızının düşmesine, harcanan günlük enerjinin azalmasına yol açmaktadır. Hızlı yemek yemek ve besinleri iyi çiğnemeden tüketmek yine bu dönemde en sık görülen problemler olan gaz ve hazımsızlığa neden olmaktadır.Yetersiz sıvı, bu dönemlerde genelde konstipasyon diğer bir değimle kabızlık riskini de artırmaktadır. Bu sebeple de iftar saatinden sahur bitimine kadar en az 12- 14 bardak sıvı alınması şarttır. Sahurda 3-4 adet taze kayısı tüketilmesinde ise fayda vardır.

İftarda dikkat edilmesi gerekenler;
• Küçük bir başlangıçla iftarımızı açılmalı. (öncelikle 2 bardak su üzerine 2 hurma)
• Ilık bir çorba iftar sofralarının vazgeçilmezi olarak tüketilmeli.(1 kase çorba içildikten 5 dk sonra ana yemeğe geçilmeli)
• Ana yemek; ızgara veya haşlama olacak şekilde et, tavuk veya balık yemekleri olmalı. Ana yemeğin yanında mutlaka 1 kase yoğurt veya 1 bardak ayran veya 1 kase cacık tüketilmeli.
• Yemeğin yanında 1 veya 2 dilim esmer ekmek alınmalı. 1 dilim esmer ekmek yerine 1/8 pide yenilebilir.
• Çiğ sebze bol bol tüketilmeli. Çiğ sebze lif içerir tokluk sağlar.
• Yağlı ve işlenmiş yiyeceklerden uzak durulmalı.
• Çay ve kahve susuzluk yaratacağı için çok fazla tüketilmemeli.
• Şerbetli tatlılar yerine, sütlü tatlılar tercih edilmeli ancak haftada 1-2 kez olmalı.

Sahurda süt içerek tok kalın


Uzmanlar, sıcak yaz günlerine denk gelen Ramazan dönemini en sağlıklı şekilde geçirmek için sahurda süt içilmesini öneriyor. Protein değeri yüksek olan süt 5 saat boyunca tokluk hissi veriyor.

Ramazan ayıyla birlikte sağlıklı beslenme konusuna dikkat çeken uzmanlar, oruç tutanların mutlaka sahura kalkmalarını öneriyor. Uzmanlar ayrıca, sahurun açlık süresini kısaltacağını ve içilen 1 bardak süt ile bu sürenin daha da uzatılmasının mümkün olduğunu vurguluyor.

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, Ramazan ayında beslenme konusunda yanlış uygulamalara dikkat çekerek, sağlıklı bir oruç için mutlaka sahura kalkılması gerektiğini ifade ediyor. İnanç, sahurda mideyi daha geç terk eden, kan şekerini çok hızlı değiştirmeyecek besinlerin tercih edilmesini öneriyor. Bir bardak sütün mide boşluğunu hissettirmeden insanı 5 saat tok tuttuğunun bilimsel olarak da kanıtlandığını belirten İnanç, sahurda 1 bardak süt içilmesini öneriyor.

Protein içeriği yüksek olan besinlerin midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirdiğini söyleyen İnanç: “Süt hem protein içeriği yüksek olan bir besin olması nedeniyle tokluk hissetmemize yardımcı oluyor hem de sıvı ihtiyacının karşılanmasına destek oluyor. Sütün bileşimindeki yağ midede uzun süre kalarak tokluk duygusunun uzun sürmesini sağlıyor” dedi.

Diyet yapanlarda baş ağrıları görülebilir

Bazı besinler baş ağrılarına yol açabilir: özellikle fermante ve işlenmiş ürünlerden uzak durmakta fayda var…

Baş ağrısı toplumda en sık görülen şikâyetlerin başında gelmektedir. Türk Nöroloji Derneği toplumun yüzde 90’ının baş ağrısı şikâyeti olduğunu vurgulamaktadır.

Başağrısının tedavisi ile ilgili yapılan araştırmalarda özellikle migren hastalarında vücudun enerji üretim metabolizmasının ve bu metabolizmada önemli bir rolü olan mitokondriyal fonksiyonun bozulmuş olduğunu gözlenmiştir. Yapılan araştırmalar tıbbi tedavinin yanı sıra mitokondriyal aktiviteyi destekleyecek tarzda beslenmen programının tedavinin başarısını artırabileceği üzerinde durulmaktadır.

Tüm B grubu vitaminler ancak özellikle B2 (riboflavin) vitamininin migren görülme sıklığını %50’ye varan oranlarda azalttığı bildirilmektedir. Karbonhidrat, protein ve yağların metaboliz¬masında önemli rolü olan riboflavin bir enerji sistemi düzenleyicisidir. Günlük gereksinimi 1-1.5 mg arasındadır. Suda eriyen bir vitamin olduğundan yiyeceklerin pişirme sularının atılması kayba sebep olur. Yüksek ısıya ve ışığa da duyarlı bir vitamin olduğundan pişirme ve bekletme aşamalarına dikkat edilmezse kolaylıkla vitamin kaybı oluşur. 

Yoğurdun suyu da B2’den yana çok zengindir ve kesinlikle dökülmemelidir. En önemli kaynakları karaciğer, et, süt ve ürünleri, yumurta, peynir, balık, yeşil yapraklı seb¬zeler ve tahıllardır.

Magnezyum içeren besinleri tüketmek de tedaviyi destekleyici olarak tavsiye edilmektedir. Magnezyum vücutta hem enerji metabolizmasının hem de kas ve sinir sisteminin düzenli çalışmasında rol alır. Sinir sisteminin aşırı duyarlılığının kontrol edilmesine yardımcı olarak özellikle menstruasyon dönemi gerginliğinin ve baş ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Magnezyumun en iyi kaynakları kuru baklagiller, yağlı tohumlar, tam tahıllar, muz ve koyu yeşil yapraklı sebzelerdir.

Aynı şekilde CoenzimQ10 de vücudun enerji üretiminde ve damar sağlığının korunmasında önem taşır. Bunu güçlü antioksidan özelliği sayesinde mitokondriyi destekleyerek yapar. Bu sebeple de baş ağrılarının tedavisinde destek olarak alınmasının olumlu etkisi üzerinde durulmaktadır. En iyi kaynakları yumurta, ton balığı, brokoli ve ay çekirdeğidir.

Baş ağrılarının bir diğer önemli sebebi de kan şekerinin düşük seyretmesidir. Bu sebeple ana öğünlerin arasının en fazla 4 saat olmasına; aralarda ise mutlaka sağlıklı atıştırmalıklar tüketmeye dikkat edilmelidir. Hipoglisemi teşhisi alınmışsa bu konuda mutlaka bir diyetisyen tarafından beslenme programının düzenlenmesi gerekmektedir.

ŞU BESİNLERDEN İSE UZAK DURMANIZDA FAYDA VAR
M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; Baş ağrılarını özellikle migren tipi ağrıları tetiklediği düşünülen bazı besinler olduğunu vurguluyor. Önemli olan kişinin ağrısını tetikleyen maddeyi kendisinin bulup, keşfetmesi. Ancak genel olarak üzerinde ortak karar oluşmuş bazı besinler şöyle sıralanabilir:

- Fermente olmuş besinler, turşular, MSG ya da Çin tuzu denilen çeşnileri içeren besinler,
- Konserveler, çikolata, kuruyemişler, fıstık ezmesi,
- Tyramine içeren besinler (kırmızı şarap, olgunlaşmış peynirler, tütsülenmiş besinler, tavuk ciğeri, incir, bazı kurubaklagiller),
- Avokado, muz, turunçgiller, soğan,
- Nitrit nitrat içeren besinler yani her tür işlenmiş et ve şarküteri,
- Mayalanmış süt ürünleri (tüm peynir türleri ama özelikle olgunlaştırılarak yenilenler).
Sütün az yağlı ve yağsız içilmesinin baş ağrısını daha az tetiklediği tespit edilmiştir. Peynirlerden ise krem peynir, lor peyniri (aynı şekilde ricotta), süzme peynir ve Amerikan peyniri gibi mayalandırılmadan tüketilen peynirler yenebilir.

Gizli Kilo Alma Nedenlerinizi Biliyor musunuz?

Beslenmenize dikkat ettiğiniz ve egzersiz yaptığınız halde kilo almaya devam ediyorsanız dikkat edin! Başka sağlık problemleri yaşıyor olabilirsiniz.

Hisar Intercontinental Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu’ndan ile kilo artışının bilinmeyen nedenlerini öğrendik.

Kalitesiz uyku: Yeterli uyumuyor ve dinlenemiyorsanız kilo almanız kaçınılmaz. Çünkü geç saatlere kadar oturduğunuzda hormon düzeyinizde değişiklikler meydana gelerek iştahınız artar ve gece atıştırmaları kaçınılmaz hale gelebilir.

Stres: Stres hormonu olan Kortizol iştah artışına neden olur. Bu da beraberinde stresli zamanlarda yüksek kalorili gıdaları tüketmeye yönelmenize neden olabilir.

Antidepresanlar: Bazı antidepresanların en talihsiz yan etkilerinden biri de kilo alımıdır. Eğer kullandığınız antidepresanın kilo almanıza neden olduğunu düşünüyorsanız tedavi planınızda değişiklik yapma konusunda mutlaka hekeminizle konuşun. Ayrıca, depresyonun kendisinin de kilo değişikliklerine neden olabileceğini unutmayın.

Steroidler: Steroid anti-inflamatuar bazı ilaçlar kilo alımı konusunda kötü bir üne sahiptir. Çünkü bu tür ilaçlar sıvı tutmasının yanı sıra iştahınızın açılmasına neden olabilir.

Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapları kilo alma nedeni olarak bilinse de sanılanın aksine bu etkisi kısa vadelidir. Eğer uzun vadede kilo problemi yaşamaya devam ediyorsanız mutlaka hekiminize danışın.

Hipotiroidi: Tiroid hastalıkları metabolizmanızı yavaşlatarak kilo almanıza neden olabilir. Beslenmenize ve egzersizlerinize dikkat ettiğiniz halde geçmeyen bir yorgunluğunuz ve kilo alımınız söz konusuysa mutlaka tiroid kontrolünüz için hekiminize başvurun.

Menopoz: Çoğu kadın menopoza girdikten sonra kilo aldığını iddia etse de kilo almasını tek nedeni menopoz değildir. Yaşlanma metabolizmayı da yavaşlatır; böylece daha az kalori harcanır. Ancak unutmayın her yaşın olması gereken kilosu ayrı hesaplanır. Yaş ilerledikçe gençlik döneminizdeki kilolarınızda olmaya çalışmak bağışıklığınızı düşürür.

Cushing Sendromu: Kilo alımının önemli nedenlerinden biri de Cushing sendromudur. Astım, artrit veya lupus gibi romotolojik hastalıklar için kortizol kullanımı Cushing sendromuna neden olabilir. Cushing Sendromu’nda kilo yüz, boyun, üst sırt veya bel çevresinde daha belirgin olabilir.

Polikistik Over Sendromu: Polikistik Over Sendromu çocuk doğurma çağındaki kadınlarda sık görülen hormonal bir sorundur. Bu sendromu yaşayan kadınların çoğunda yumurtalıklarda çok sayıda küçük kistler büyür. Bu durum adet döngüsünü etkileyerek; hormon dengesizliklerine, aşırı tüylenme ve akneye neden olur. Bu durumda olan kadınlarda insülin direnci çok sık görülür. Ağır kalp hastalığı için daha büyük risk taşıyan karın çevresine yağlanma bu kişilerde daha fazladır.

Sigarayı Bırakma: Sigarayı bırakan kişiler yaklaşık 10 kilo alır. Bunun nedeni aslında sigarayı bırakmaları değil; nikotin ihtiyaçlarını gıdalarla gidermeye çalışmalarıdır. Sigarayı bıraktıkları dönemde daha fazla acıktıklarını hissederek karbonhidrat ve yağ oranı yüksek besinlere yönelirler.

Çok sık düşük kalorili diyet yapmak: Eğer ihtiyacınızın çok altında enerji ve besin öğesi alarak besleniyorsanız, bu durum bazal metabolizma hızınızı düşürecektir. Dolayısıyla yemeyen ama kolay kilo alan bir bünyeye sahip olabilirsiniz.

Kilo verdiren 7 yasaklı yiyecek!

Diyet yapanların yasaklı yiyecekler olarak bildikleri için beslenme planlarından çıkardıkları 7 yiyecek gerçekte kilo vermeye yardım edebilir. İşte, uzak kalmak zorunda olmadığımız o yiyecekler…

Ekmek, makarna, patates ve fındık ezmesi gibi çok sevdiğimiz ama diyet için yasaklılar listesinde olduğunu bildiğimiz yiyecekleri hayatımızdan çıkarmak zorunda değiliz. Çünkü beslenme uzmanları kilo vermek isteyenlerin aşırı yeme isteklerini kontrol altına almalarına yardım eden ya da göbek yağlarıyla savaşan ve kilo verdiren bu yiyeceklerden uzak kalmalarının yanlış olduğunu söylüyor. İyi haber, değil mi?

Kilo vermek için önemli olan, porsiyonları abartmamak, kaliteli ve besleyici yönden zengin besinleri seçmek! İşte, diyet yapanların uzak durdukları ama aslında zayıflamaya destek olan o yiyecekler ve neden onlardan uzak durulmaması gerektiğine dair bilgiler…

Ekmek
Ekmek, aşırı yeme isteğini dizginleyen beyin kimyasallarını destekleyen karbonhidratları içerir.

Mutluluk hormonu serotonin yapımında rol oynayan harika bir karbonhidrat kaynağıdır. Serotonin seviyesi arttığında kendinizi rahatlamış, mutlu, iştahınız azalmış hissedersiniz. Serotonin seviyeniz azaldığında da depresif ve sinirli hissedersiniz, ki bu da sizi aşırı yemeye sevk eder.

Unutmayın, en sağlıklı olanı tam tahıllı ekmektir.

Makarna
Pişmiş makarna ve pirinç, yüzde 70 su içerir. Sıvı yönünden zengin gıda tüketmek, kuru gıdalara kıyasla daha uzun süre tok hissetmenizi sağlar. Tıpkı ekmek gibi makarnanın da içerdiği karbonhidrat, aşırı yeme isteğini dizginleyen serotonini destekler. Tüketilmesi gereken makarna miktarı, pişmiş olarak yarım fincan ya da dondurma kaşığı kadardır.

Makarna alırken kepekli olanından almaya dikkat edin ve ızgara tavuk ile sebze ekleyerek tabağınızdaki yemek miktarını artırın.

Patates
Bu sebze belki de en fazla yanlış anlaşılan sebzelerdendir. Kızartılmış ya da kremayla pişirilmiş patates kilo vermenize yardım etmez. Ama kaynatılmış ya da fırınlanmış patatesin nişastası vücuttaki suyu ve şişkinliği emer. Dondurulmuş patateste, nişastanın kristalize olması hazmı zorlaştırır. Dirençli nişasta bağırsaklarda mayalanır, vücudun karbonhidratları yakma kabiliyetini bloke eden yağ asitleri oluşturur.

Unutmayın, tüketilmesi gereken ideal patates miktarı bir yumruk kadardır.

Fıstık ezmesi
Uzmanlar, sağlıklı yağlar yönünden zengin olan fındık ezmesinin göbek yağlarını azalttığını söylüyor.

Çalışmalara göre, tekli doymamış yağ asitleri (fıstık ezmesi ve fındıkta bol miktarda bulunur) karın bölgesinde birikmiş yağları azaltır, kalori yakımını destekler, kilo vermeyi teşvik eder. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, haftada iki ya da daha fazla kez fındık ya da fıstık ezmesi yiyen kadınlar daha nadir tüketenlere göre daha az kilo alırlar.

Fıstık ezmesi içeren atıştırmalıklar, sadece karbonhidrat içeren ve 30 dakika tok tutan atıştırmalıklarla kıyaslandığında 2,5 saatten daha uzun süre tok kalmaya yardım eder. Çünkü fındık, fıstık tokluk hissini korurken, karbonhidratlar sadece yeme hissini tatmin eder.

Unutmayın! Fındık ya da fıstık ezmesi çok yüksek kalori içerir, bu nedenle sadece 2 yemek kaşığı kadar tüketmek gerekir.

Peynir
Peynir, kalori ve yağları yakan harika bir kalsiyum kaynağıdır.

Her 30 gramda 100 kalori ve yaklaşık 5 gram yağ içeren peynir, çoğunlukla yenmeyecekler listesinin başında gelir. Oysa araştırmalara göre peynirin içerdiği kalsiyum, kalori ve yağ yakma kabiliyetini geliştirir. Bu mineral, kalsiyum metabolizmasını düzenleyici, özellikle hipokalsemiyi düzeltici bir metabolit olan “calcitriol” artırımını tetikler.

Yapılan çalışmalarda, kalorisi azaltılmış diyet yapan kişilerin günde ekstradan 300 ila 400 mg kalsiyum kaybettikleri ortaya çıktı. Kalsiyum yönünden zengin beslenmenin kalsiyum takviyesi almaktan daha etkili olduğunu söyleyen bilim insanları peynirin her 30 gramında yaklaşık 200 mg kalsiyum bulunduğunu belirtiyor.

Beslenme uzmanları 50-60 gram kadar peynir porsiyonu ve özellikle light peynir çeşitlerini tüketmenin daha az kalori anlamına geldiğini söylüyorlar.

Siyah çikolata
Acı çikolata olarak da bildiğimiz bitter çikolata, aşırı yeme isteğini önleyici bir gıdadır. Ama çoğu insan kilo almamak için çikolatadan tamamen uzak durmaya çalışır. Uzmanlar, kilo almamak için kendinizi çikolata yemekten mahrum bırakmamanız gerektiğini söylüyor.

Hem yapılan çalışmaya göre çikolata yeme fikrini aklından uzaklaştırmaya çalışanların, bunu dert etmeyenlere kıyasla iki ya da üç kez daha fazla yediklerini ortaya çıkardı.

Koyu çikolatanın sütlü çikolataya göre daha tatmin edici olduğunu söyleyen uzmanlar, yediğiniz çikolata miktarına dikkat etmeniz gerektiğini de belirtiyorlar. “Herhangi bir çikolatayı televizyon karşısında aç kurt gibi yemektense, iyi kalite bitter çikolatayı yavaşça, tadını çıkararak yiyin” diyorlar.

Meyve
Tatlı isteğinizi en az kalori içeren tatlı seçeneği olarak meyvelerle yatıştırın.

Diyet yapan çoğu kişi bu düşük kalorili yiyecekleri ihmal edebiliyor. Brezilya’da yapılan bir çalışma, her zamanki öğünlerine ve atıştırmalıklarına üç tane küçük elma ilave eden kadınların hiç diyet yapmadan 10 hafta içinde iki kilo verdiklerini ortaya koydu.

Meyve, doğal şeker früktozu içermesine rağmen kan şekeri seviyesini çay şekerindeki gibi yükseltmez. Ayrıca su miktarı fazladır, lif doludur ve düşük kalorilidir.

Günde üç porsiyon taze meyve tüketebilirsiniz ancak yüksek kalorili meyve sularını tercih etmeyin. Bir kap taze kavun ortalama 50 kalori, üzüm 60 kalori, turunçgiller 75 kaloridir.

Metabolizmayı Ateşle!

Hem bedenimizi hem de ruhumuzu yaza hazırlamanın tam zamanı. Hayatınızda yapacağınız küçük değişikliklerle, hayalinizdeki görüntüye kavuşmanız mümkün. 

Kış aylarının soğuk ve kapalı havası birçok kişinin hareketsiz kalmasına, kilo almasına, spordan ve hatta sosyal hayattan uzaklaşmasına neden oluyor. Bu olumsuz beden ve ruh hallerinden kurtulmanın zamanı geldi. Liv Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Sanem Apa yaza hazırlanmanın ipuçları hakkında bilgi verdi.

• Metabolizmanın çalışması ve beyin performansı için en önemli öğün olan kahvaltıyı kesinlikle atlamayın.

• Beyaz rafine edilmiş besinler yerine tam buğday, çavdar, kepek gibi rafine edilmemiş tahılları tercih edebilirsiniz.

• Kefir ve prebiyotik yoğurtlar tüketmek sindirim sisteminizi ve dolayısıyla bağışıklık sisteminizi destekler.

• Sebze ve meyveler C vitamini açısından zengin besinlerdir. Mandalina, kivi, kuşburnu ve portakal gibi meyvelerle, ıspanak, pazı, sivribiber, brokoli, Brüksel lahanası gibi yeşil yapraklı sebzelerin tüketimini artırın.

• Kafeinli içecekleri azaltın. Kahve, çay, soğuk içecekler, kakao ve benzerleri gibi kafeinli içecekler yerine “Beyaz çay” gibi bitkisel çayları rahatlatıcı etkilerinden de yararlanmak için tercih edebilirsiniz. Beyaz çay sağlıklı beslenme alışkanlıları ile birlikte gün içinde 2- 3 fincan tüketildiğinde metabolizmayı canlandırıcı etki gösterir.

• Geceleri yağlı ve çok miktarda yemek yememeye özen gösterin. Gece yavaşlayan metabolizma bir de ağır ve yağlı besinlerin sindirimi için zorlanmamalı.

• Az az, sık sık yemek yemeyi tercih etmeliyiz.

• Sabahları özellikle aç karnına yapılan yürüyüşler metabolizmayı canlandırmada destek sağlar.

• Yaban mersini antioksidan kapasitesi nedeniyle çok iyi bir ara öğün alternatifi olabilir.

Düşünce gücü ile nasıl kilo verilir?

“Yediklerimiz değil yüklediğimiz anlamlar şişmanlatıyor” diyen Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal, kiloya dair olumsuz düşünce kalıplarını bırakarak nasıl kilo verebileceğinizi açıklıyor.

Diyetisyene gidiyor, verilen listeleri aynen uyguluyorsunuz, saatlerinizi spor salonunda geçiriyorsunuz. Sonuç olarak, ya kilo veremiyor ya da verdiğiniz kiloları kısa süre içerisinde yeniden alıyorsunuz. Bedeninizi istediğiniz kiloda tutmayı başaramayınca mağlup olmuş gibi hissedip fazla kilo sorununuza bir de başarısızlık duygusunu ekliyorsunuz ve aynı kısır döngüyü tekrarlıyorsunuz.

Kilolarınızın nedeninin, sanılanın aksine yanlış beslenme ve hareketsizlik değil de bilinçaltınızdaki olumsuz inançlarınız olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Hayatımızı şekillendiren her deneyim, tekrarlanan her durum geçmişte yaşadığımız ve bilinçaltına yerleştirdiğimiz kodlarımızın yansımasıdır diyen Spiritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal, “İlişkilerimizi, aşık olacağımız kişiyi, iş yaşamımızı, maddi durumumuzu nasıl ki bilinçaltımızın yönlendirmesiyle belirliyorsak bedenimizle olan ilişkimizde de başrol bilinçaltının. Çözemediğiniz sorunlar, endişe, öfke, suçluluk, korku gibi duygular göbeğinizde, belinizde, bacaklarınızda birikmiş kilolar olarak karşınıza çıktığı gibi ruhsal bir yük oluşturarak da sizi mutsuz kılar” diyor ve düşünceleri değiştirerek nasıl kilo verilebileceğini şöyle açıklıyor:

Ruhsal açlığınızı değil bedeniniz doyurmak için yiyin
“Her canlı doğumundan itibaren, ne zaman, ne kadar yemek yemesi gerektiğini bilir. Ancak bedeniyle iletişimi kesip sezgilerine kulaklarını tıkadığında kendi gerçekliğinden de uzaklaşır. Yiyeceklerin değil de onlara yüklediğimiz anlamların bedenimizi ve ruhumuzu ağırlaştırdığını kabul etmeliyiz. Çünkü fiziksel açlığınızı doyurmak için yediğinizde şişmanlamanız mümkün değildir ama duygusal açlığınız için yiyorsanız gerçek sorunun kaynağını tespit etmeniz gerekir. Üzüldüğünüz, kızdığınız, öfkelendiğiniz her anda kendinizi buzdolabının başında buluyorsanız duygusal boşluğunuzu doldurmaya çalışıyorsunuz demektir ama yediğiniz hiçbir çikolata sorununuzu çözmeyecektir. Sizi yemeğe yönlendiren duygunuzu fark edip kendinizle bağlantıda kalmalısınız” diye konuşuyor.

Aşırı yemek kendinize hakarettir
Kilo vermeye karar verdiğiniz noktada hem bedensel hem de ruhsal bir rahatlama yaşamanın keyfine varırsınız. Ancak bunun için kiloya dair düşünce kalıplarınızı bırakmaya gönüllü olmalısınız. Çok yiyen bir kişi yemekle hayali bir ilişki kurarak gerçekte sahip olmadığı bir gücü elde ettiği duygusuna kapılır. Ama gerçekte aşırı yemek bedeninize ve ruhunuza hakarettir ve kendinizi daha fazla eleştirmenize neden olur. Kilo almanıza neden olan düşünce yapınızı değiştirip korkularınızı sevgiye dönüştürdüğünüzde zihin- beden bütünlüğüne kavuşacak ve fazla kilolarınızdan kalıcı olarak kurtulacaksınız.

“Kilo vermek zor” inancından kurtulun
Yemekle ilişkinizin ne zaman bozulduğunun cevabı bilinçaltında saklı. Bilinçaltı, yaşadığınız her olayı saklı tutar ve bunların sizde bıraktığı düşünce, inanç ve duyguları kodlar. Çocukluğunuzdan kalan yemekle ilgili hoş anılarınız olabilir; tüm ailenin bir arada olduğu bayram sofraları ya da pazar kahvaltılarını özlüyor olabilirsiniz. Huzura ihtiyacınız olduğunda bilinçaltınız bu anları hatırlatmak adına sizi yemeğe yönlendirebilir. Küçükken kilolu halinizi sevimli bulmalarından ötürü bilinçaltınız kilo alırsam daha çok sevilirim duygusunu yaratabilir ya da ‘yemek yemezsen hasta olursun’ diye büyütüldüyseniz sağlıklı olmak için kilolu olmak gerektiği inancını geliştirmiş olabilirsiniz. ‘Kilo vermem imkansız, ne yesem yarıyor, bu vücut yapısı bizde genetik, diyetler hiçbir işe yaramıyor, bu şekilde kilo vermem çok zor’ gibi inançlara sahipseniz de zayıflamaya karşı direnç gösterirsiniz ve kilo verseniz dahi geri almanız kaçınılmazdır.

Kuantum ve QEPR terapisi
Yemek yemeğe yönlendiren ve zayıflamaya engel olan düşünce kalıplarını tespit etmek önemli. Bunun için pek çok yöntem uygulanabilir. Ben danışanlarımın reiki ve kuantum terapi yöntemi ile olumsuz inançlarını bulup dönüştürmelerini sağlıyorum. Ayrıca QEPR terapisi de kilo sorununun kaynağını bulup, birkaç seansla çözümü için etkili bir yöntem. Danışanın akupunktur noktalarına belli bir sıralamada yapılan vuruşlar ile kilo sorunundan kurtulması sağlanıyor. Olumlama cümleleri de kişi üzerinde etkili olur, her gün mümkünse ayna karşısında bu cümleleri tekrarlayarak işe ruhunuzu ikna etmekten başlayabilirsiniz.

Kullandığınız cümleler gerçeğiniz olur!
Kullandığınız sözcükler ve odaklandığınız düşünceler gerçekliğiniz olmaya başlar. O nedenle kullanılan cümlelerin olumlu mesajlar içermesi gerekir. 'Bedenim bana neyi ne kadar yemem gerektiğini söylüyor. Sadece acıktığımda ve yeteri kadar yiyorum. İdeal kilomda kendimi daha mutlu ve özgür hissediyorum. Mutlu, sağlıklı, zinde, ideal bir bedenim var' gibi olumlama cümlelerini tekrarlamak sizi ulaşmak istediğiniz hedefe yaklaştıracaktır."

Göbek bölgesi yağlarından ara öğünlerle kurtulun!

Yeme-içme krizlerini önlemenin sırrı ise uzmanlara göre doğru düzenlenmiş ara öğünler. Sağlıklı ara öğün alışkanlığı göbek bölgesinde yağlanmanın da en büyük düşmanı.

Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Banu Çaycı yeme krizlerinin önlenmesinde ara öğün programının gerekliliğine dikkat çekerek, önemli tavsiyelerde bulunuyor.

Diyet yapan veya dengeli beslenmek için uğraş verenlerin iradelerini en çok zorlayan, sonuç almayı engelleyen ve sağlıksız beslenmeye neden olan durum öğün aralarında veya gece geç saatlerde ansızın ortaya çıkan yeme-içme krizleri. Bu krizlerin önlenmesi ya da iyi yönetilebilmesi kilonun korunmasında büyük önem taşıyor. Yeme-içme krizlerini önlemenin sırrı ise uzmanlara göre doğru düzenlenmiş ara öğünler. Sağlıklı ara öğün alışkanlığı göbek bölgesinde yağlanmanın da en büyük düşmanı.

Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Banu Çaycı yeme krizlerinin önlenmesinde ara öğün programının önemine dikkat çekerek midenin 2,5-3 saatlik süreçlerde boşaldığını ve bu noktaya gelindiğinde yiyeceklere karşı irademizin zorlandığını belirtti. Çaycı, mide tamamen boşalmadan yarım saat veya bir saat önce alınacak 100-200 kalorilik ara öğünlerin, iştahı bastırdığını, ani iniş çıkışlarla yiyeceklere karşı direnci düşüren kan şekerinin düzenlenmesine ve hipoglisemi ataklarının önlenmesine katkıda bulunduğunu söyledi.

Düzenli ara öğün metabolizmayı hızlandırarak kilo kontrolünü sağlar
Düzenli ara öğün yiyen kişilerde metabolizma hızının arttığına dikkat çeken Çaycı, göbek bölgesinde yağlanmanın bu yolla önlenebileceğini vurguladı. Ara öğünlerde dikkat edilmesi gerekenin abur cuburdan kaçınarak sağlıklı atıştırmalıklara yönelmek olduğunu söyleyen Çaycı şöyle devam etti: “Light bisküviler, yağsız peynir, light yoğurt, ayran veya süt, tuzsuz leblebi, taze ve kuru meyveler, birkaç yağlı tohum örneğin 3-4 ceviz, 5-6 fındık, 7-8 badem gibi seçenekler, taze, haşlanmış, közlenmiş yağsız sebze parçaları mükemmel seçimlerdir. Şeker ve şekerli gıdalar, cips, kremalı bisküviler ve patates kızartması gibi yağ içeriği yüksek gıdaları, asitli ve şekerli içecekleri, tuz oranı yüksek yiyecekleri tüketmek ara öğünlerde tamamen yanlış seçimlerdir ve bu gıdalar kilo almanıza neden olur. Ara öğünler 150 kkal geçmemeli ve yeterince protein, karmaşık karbonhidrat ve lif içermelidir.”

Metabolizma dostu 10 ara öğün önerisi...
Prof. Dr. Banu Çaycı, sağlıklı atıştırmalıkların da doğru planlanırsa kişilerin damak tadına hitap edebilecek seçenekler sunduğuna dikkat çekti. Çaycı hemen herkesin işte veya evde kolaylıkla erişebileceği yiyeceklerden 100-200 kaloriyi geçmeyen sağlıklı alternatif ara öğünler önerdi.

Herbalife Beslenme Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Banu Çaycı’dan ara öğün önerileri:
• 1 tatlı kaşığı fındık ezmesi+yarım elma
• 3 adet havuç + yağsız peynir veya yoğurt karışımı
• 1 dilim peynir + yarım elma
• 1 dilim tam buğday ekmeği + 1 dilim peynir
• 15 adet badem
• 1 kâse yoğurt (evde mayalanmışını tercih ediniz)
• 1 top dondurma
• 2 adet haşlanmış yumurta
• Portakallı Keçi Peyniri (Portakalları küçük küçük kesip keçi peyniri ile karıştırabilirsiniz)
• Protein Bar

Diyet türlerine yenisi eklendi: Alkali Diyet

Gün geçmiyor ki yeni bir diyet türü daha zayıflamak isteyenlerin trendi haline gelmesin. Son günlerin popüler diyetlerinden biri de Alkali diyet. Özellikle sosyal medyada alkali diyetle zayıfladığı iddia edilen ünlülerin görüntülerinin hızla paylaşılmasıyla, pek çok kilo vermek isteyen kişi de alkali diyete ilgi duymaya başladı. Peki tek başına bir diyet türüne yönelmek doğru mu? Alkali diyet ve diğer diyet türlerini uygularken neye dikkat etmeli? Alkali diyet neyi kapsıyor?

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, son günlerin popüler diyeti alkali diyetin içeriğine ilişkin önemli bilgiler paylaştı. “Öncelikle Alkali nedir, Asidik nedir bunları anlamamız lazım” diyen Köse, alkali diyeti vücudun pH dengesiyle oynayarak kilo verdirmeyi vaat eden bir diyet olarak tanımlıyor. Köse alkali diyet hakkında şöyle konuşuyor;

“Alkali diyette besinlerde genelleme yapılarak, asidik besinler yasaklanır ve alkali besinler ile alkali su bolca tüketilerek pH dengesi 7’nin üzerine çıkarılır. Alkalilik durumu, pH 7’nin üzerine çıktığında oluşur, Asidiklik ise pH 7’nin altındayken oluşur. Bu diyet türünde Asidik yani pH oranı düşük olan besinler diyetten çıkarılır. Bunlar süt ve ürünleri, kümes hayvanları, yumurta, alkol, üç beyaz grubu (un, şeker, tuz) ve paketlenmiş yiyeceklerdir. Bu grubun diyetten çıkarılmasıyla oluşan boşluğa alkali grup besinleri eklenir. Alkali besinler ise genelde baharatlardan oluşmakla beraber buğday çimi, zencefil, zerdeçal, çörek otu, nane ve koyu yeşil sebzeler (salatalık, ıspanak, soya filizi, brokoli vb) dir. Aynı zamanda alkali beslenmede suyun dengesini de alkaliye çevirerek karbonatlı su tüketimi önerilir.”

Hareketsiz diyetle kilo vermek mümkün değil!
“Ünlülerin paylaşımlarına ve medyaya bakarsak Alkali Diyet ile obezite sorunu çözülebilir.” Diyen Köse , ‘Acaba ünlüler sadece diyet mi yaptı, hiç spor yok mu, kilo vermeleri sadece diyetle mi oldu?’ sorusuyla da diyette sporun önemine dikkat çekiyor. “Sadece diyet yaparak, fiziksel aktiviteyi arttırmadan yağdan kilo verilmesi olanaksız.”olduğuna vurgu yapan Köse, “Hayatınıza hareket katmadan sadece beslenerek uzun dönemde kilo veremezsiniz. 30kg veren ünlüler sizce sadece Alkali Beslenme ile mi kilo vermiştir? Tabi ki hayır. Alkali Beslenme yalnızca popüler bir diyettir. Uygulanmasına baktığımızda kısa dönemli olarak kilo verdirebilir ancak verdiğiniz kiloyu geri almanız da söz konusu…” diyerek sporsuz diyetin sonunun daha fazla kilo olacağını ifade ediyor.

Alkali Diyet Zararlı mıdır?
Köse diyet hakkında şu bilgileri veriyor; “Alkali diyete biraz daha profesyonel gözüyle bakarsak, en başta eleştirilmesi gereken konu karbonatlı su tüketimini önermesidir. Bu su vücudun pH’ını yükseltir ancak mide asiditesini bozar ve yemek borusunu zedeler. Hayatınız boyunca tüketmediğiniz kadar karbonatı bir anda vücudunuza yüklediğinizi düşünün. Midenizde hafif bir reflü varsa bile bunun artmasına sebep olur. Aynı zamanda alkali beslenmede amaç bağırsaktaki alkaliliği arttırmaktır, burada sindirim enzimlerinin göreceği zarar hesaba katılmadan karbonatlı su önerilebilmektedir.

İkinci eleştiri ise en önemli besin grubu olan süt ve ürünlerinin ve de en kaliteli protein olan yumurtanın yasaklanmasıdır. Süt grubundaki kalsiyum ve D vitamini ile yumurtadaki demir ve B12 vitamini bu besinlerde en kaliteli halde bulunmaktadır. Aynı zamanda sütteki kalsiyum ve yağ asitleri kilo vermede yardımcıdır.

Beslenmeyi öğrenmek gerek!
Dolayısıyla genel olarak baktığımızda ünlülerin kilo vermesinde daha çok sporun etkili olduğunu ve kilo vermek istiyorsanız doğru beslenmeyi öğrenip yanında da fiziksel aktivite yapmanız gerektiğini anlamalısınız. Her gün, her saat hatta her dakika beslenme ve zayıflama ile ilgili bilgi bombardımanına uğruyoruz. Nasıl kilo veririm sorusuna çok takılıyoruz. Ancak önce neden kilo veremediğinizi bulup sonrasında uygun tedaviler için uzmanlara danışmalısınız. Televizyonda, sosyal medyada ve diğer kaynaklarda her duyduğunuza inanmayın. Araştırarak doğruya ulaşın. Doğru beslenme yalnızca bir beslenme uzmanı tarafından size aktarılabilir. “

Blogger tarafından desteklenmektedir.